Cemal Bilgin’in Sosyal-İş Sendikasındaki Görevinden Atılması: Haydi Sendikal Çürüme ve Kokuşmuşluğa Karşı Mücadeleye!

Partimizin Genel Başkanı Cemal Bilgin DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikamızdaki örgütlenme uzmanlığı görevinden işçiye karşı patronları kollayan İş Kanununun 25/2 maddesi gerekçe gösterilerek atıldı. Bu durumla ilgili yasal itiraz süreçlerini sonuna kadar götüreceğiz. Ama sorun kesinlikle bununla sınırlı değil. Her şeyden önce şunu söyleyelim: Cemal Bilgin Sosyal-İş Sendikamızın sadece bir çalışanı değil aynı zamanda üyesi ve Kongre delegesidir!

Cemal Bilgin’in sendikadaki işinden atılmasında işçi sınıfına yakışmayan memur zihniyetinin ve koltuğa yapışma sevdasının payı büyüktür. Bu zihniyet; sendikacılığı, geçimini diğer işçilerden maddi ve manevi olarak çok daha iyi koşullarda sürdürmek isteyen ve dolayısıyla sendikacılığı bir meslek olarak gören sendika bürokratlarının zihniyetidir. Onlar için öncelik işçi sınıfının temel çıkarlarından önce kendi şahsi çıkarlarını korumaktır. Zaten Cemal Bilgin’i işten atmalarının gerekçesini oluştururken konunun 25/2 ile ilgili olmadığını üstü örtülü bir biçimde itiraf da etmişlerdir: ‘ Sendikanın işlerindense kendi partisinin işleriyle uğraşıyordu!’ Sanki bu parti, yani İşçinin Kendi Partisi (İKEP) diğer patron partilerinden biriymiş gibi! Kaldı ki Cemal Bilgin herhangi bir patron partisinde çalışıyor olsaydı kendisine yönelik böyle bir suçlamada bulunmaya yeltenmeyecekleri gibi bundan memnuniyet dahi duyarlardı. Ne de olsa bu zihniyetin patronlarla ‘iyi geçinmek’ gibi bir derdi hep olmuştur.

Öte yandan İKEP Genel Başkanı Cemal Bilgin, bir işçi sendikasının asıl görevinin daha fazla işçiyi sendikalılaştırmak olduğunun fazlasıyla bilincindedir ve Sosyal-İş Sendikamızda görevini yürüttüğü süre boyunca mevcut yöneticilerden çok daha fazla işçiyle doğrudan temasa geçmiş ve onları örgütlemiştir. Gene aynı şekilde Cemal Bilgin şunun da bilincindedir: Sendikal örgütlenme çalışması yapmak İKEP’in kendisine yüklediği temel görevdir. Kendi partisi için faaliyet göstermekle sendika için faaliyet göstermek birbirine zıt eylemler olarak gösterilemez. Sendikaya ne kadar çok işçi örgütlenirse bu İKEP’in de, diğer işçi partilerinin de fazlasıyla işine yarayacaktır. Ama şimdi buzdağının görünen yüzü Cemal Bilgin meselesini bir an için bir kenara bırakarak işin özüne dönelim.

Türkiye’de işçi sendikalarındaki çürüme ve kokuşma niye bu düzeyde?

Türkiye’deki işçi sendikaları 12 Eylül 1980 askeri darbesinin kuşkusuz gerçek muhatabıydılar. Büyük patronlar Kenan Evren’in emperyalizm destekli askeri diktatörlüğünün açtığı rejim sayesinde başta sendikalar olmak üzere işçi örgütlerine karşı muazzam bir saldırı gerçekleştirdiler. Sadece 1989 Bahar Eylemleriyle birlikte işçi hareketi yeniden kıpırdanır gibi oldu, kendine yeni yöneticiler seçmeye başladı. Ama bu da özellikle 1991 Körfez Savaşı ve Zonguldak Büyük Madenci Grevinin yenilgiye uğramasıyla birlikte daha uzun soluklu bir yenilenme olamadı. Daha sonraki yıllardan günümüze kadar işçi sendikalarımızdaki çürüme ve kokuşma alabildiğine gelişti ve işte bugünlere geldik.

Şimdi ne yapmak gerekir?

Öncelikle atılması gereken adım işçi sınıfının bağımsızlığını oluşturmayı sağlamaktır. İşçi sınıfı kendisi için sınıf olmak zorundadır. Bunun da yolu patronlardan ve onların partileriyle hükümetlerinden bağımsız olarak örgütlenmesinden geçer. İşçi sınıfı memur zihniyetli sendika yönetimlerinden kurtulmadıkça ve patronların dümen suyundaki partilerin etkisinden çıkmadıkça kendi kurtuluşunun yolunu açamayacaklardır. Öte yandan şunu da hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir: Kitlesel işçi örgütleri olarak işçi sendikaları işçi partilerinden de bağımsız olmalıdırlar. Nasıl ki işçi partileri de işçi sendikalarından politik olarak bağımsız olacağı gibi. Demek birinci mesele işçi sınıfının hem sendikal hem politik düzlemde bağımsız örgütlenmesidir.

İkinci önemli adım sendikal demokrasidir. İşçi sınıfı kendi yöneticilerini kendi içinden özgürce seçmelidir. Sendikalarda tabanın söz ve karar sahibi olduğu mutlak bir demokrasi işlemelidir. Bu olmadığı takdirde çürümenin ve kokuşmanın önüne geçmek mümkün değildir. İşçi sendikası yöneticiliği bir meslek olmaktan çıkartılmalı, örgütlenme zorunlulukları dışında ortalama işçi ücreti kadar maaş almalı ve yönetimde rotasyon uygulamasına geçilmelidir. İçinde bulunduğumuz emperyalizm çağında her düzeyde çürüme ve kokuşma sürüyor. Ülke ne kadar anti-demokratik yönetilirse işçi sendikaları da bundan nasibini alıyor, onların yöneticileri de otoriter yöneticilere özenir hale geliyorlar. İşçiyi baskı altında tutuyorlar. Demek ki işçi sınıfının sendikal demokrasi mücadelesi aslında ülkedeki demokrasi mücadelesinin de ayrılmaz bir parçasıdır. Esasen işçi sendikalarının demokratik ve mücadeleci bir temelde birliği de savunulmalı ve bu yönde mücadele edilmelidir.

Üçüncü ve son önemli konu işçi sendikalarının politikada tarafsız olamayacakları meselesidir. Politika son tahlilde patronlarla işçiler arasında yürümektedir. İşçi sendikaları patronlara ve onların hükümetlerine karşı kendi üyelerinin ve onların da ötesinde bütün işçilerin ve ezilen yoksulların çıkarlarını savunmak zorundadırlar. İşçi sendikalarının TÜSİAD’la, MÜSİAD’la ve diğer işveren örgütleriyle hiçbir konuda uzlaşmaları mümkün değildir. Çünkü birbirlerine taban tabana zıt çıkarların temsilcileridirler. Tüm işçi sendikaları işçi sınıfının acil talep ve ihtiyaçları doğrultusunda mücadeleyi gecikmeden yükseltmeli ve ortaklaştırmalıdır. DİSK konfederasyonumuz geleneksel sınıf mücadeleci tavrına bir an önce geri dönmelidir.

İKEP’in çağrısı

Yukarıda Cemal Bilgin’in işten atılma meselesinin buzdağının görünen yüzü olduğunu söylemiştik. Evet öyle. İş aslında çok daha derinde. Ve işçi hareketi bütün bileşenleriyle bu olaya müdahale etmek zorunda. IKEP olarak bütün işçi sınıfı örgütlerini (siyasi parti ve memur zihniyetli olmayan bütün sendikalarını) Cemal Bilgin hadisesinde ortak tavır almaya ve işçi sınıfının kurtuluşu için bu bürokratik anlayışa karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. Bu mücadele sadece sendikal alanla sınırlı olmayıp ülkedeki demokrasi mücadelesinin de ayrılmaz bir parçasıdır.

#CemalBilginYalnızDeğildir

#SendikalÇürümeyeKarşıMücadeleye

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir