İstanbul Büyükşehir -İBB- Çalışanları Derneği’ndeki arkadaşlarımızın yayınladığı yazıların ikincisini alıntılıyoruz.
”696 sayılı KHK ile İBB’de çalışan işçilerin dert haritası” yazı dizimizin ikinci konuğu İGDAŞ açma-kapama işçisi.
Arkadaşlar Selamın Aleyküm,
Yaklaşık 7 yıldır İGDAŞ’ta açma-kesme personeli olarak görev yapmaktayım. Öncelikle yaptığımız işin tanımından başlamak istiyorum.
Bizler 2 teker üzerinde, yani motorla yazın 40 dereceyi bulan sıcakta kışın kar, yağmur ve çamurda günde 40 ile 70 arası bir noktaya giderek doğalgaz borcunu ödemeyen vatandaşın gazının kesiyor ödeme yapınca da açıyoruz. Yani o kötü adamlar biziz. Kendi adıma inanın vicdan yaptığım ve çok üzüldüğüm anlar çok olmuştur. Ama ne yaparsın ekmek parası. Ben yapmasam başkası yapacak. Ayrıca yeni bir adrese taşındığınızda sözleşme yapmanıza müteakip gazınızı açmaya gelen ekip bizleriz.
İGDAŞ daha önce bu işi taşeron şirketlere yaptırıyordu. O taşeron şirketlerde tabiri caizse aldığımız maaşı burnumuzdan getiriyorlardı. İş yükümü dersin, aldığımız maaşlarla geçinememek mi dersin, insan yerine koyulmamak mı dersin kötü olarak ne varsa bu süreçte hepsini yaşadık. 1 Nisan 2018 tarihinde tüm belediye şirketlerinde çalışanlar sözde kadro özde ise belediyelerin kurdukları taşeron şirketlere geçiş yaptılar. Peki ne değişti?
Ben anlatayım siz karar verin. İş yükümüz katlanarak artı, maaşlarımıza 3 yıldır 1 lira artış gelmediği gibi, adına vergi dilimi dedikleri soygunla haziran ayından sonra maaşlarımızdan bizim için çok önemli tutarlar kesilmeye başlanıyor. Ülkenin şuandaki durumunu en iyi biz hissediyoruz geçen sene 50 kuruş olan su şu an 1 lira gerisini siz düşünün.
İş yükü, ücret adaletsizliği, hiç olmayan sosyal haklarımız yetmiyormuş gibi birde covid-19 denen tüm dünyayı etkileyen hastalıkla baş başa kaldık. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki İGDAŞ’ın kadrolu işçileri çok rahat deyim yerindeyse bir elleri yağda bir elleri balda geçim sıkıntıları hemen hemen yok denecek kadar az durumdalar tabi haklarıdır veya değildir onu bilemeyiz şuanda covid-19 nedeniyle insan oldukları için dönüşümlü olarak çalışmaktadırlar ve bu süreci ne kadar az hasarla atlatabiliriz onun planını yapmaktadırlar bide madalyonun diğer yüzü var nedir o 696 KHK ile sözde kadroya geçmiş işçiler lütfen buraya dikkat işçiler diyorum, emekçiler, alın terleriyle helal rızık kazananlar, her gün 600 ün üstünde sayaç okuyup ve bir o kadar da insanlarla karşılaşan işçiler, İsper adı altında resmi taşeron şirkette üzerinde görünen işçiler, 3 senedir aynı maaşla çalışan emekçi kardeşlerim, İGDAŞ’ın asıl işini yapan İGDAŞ’a parayı kazandıran deyim yerindeyse İBB’nin en büyük gelir kaynaklarından birine hayat veren İGDAŞ’ın gerçek emekçileri olarak, buradan soruyoruz, bu covid-19 döneminde kadrolu işçileri esnek çalıştırıp insan yerine koyanlar İGDAŞ’ın aslı işini yapan 696 sayılı KHK ile çalışan kardeşlerimi neden insan yerine koymayıp full çalıştırma gereği duyuyor. Her gün onlarca arkadaşıma covid-19 teşhisi koyulmasına ve bunu görmelerine rağmen neden önlemler alınmıyor? Tedbir sadece b’r maskeden ibaret mi? İş yükü almış başını gidiyor, okumacı kardeşlerimin sağlık durumları kötü, dizlerinde derman kalmamış yürümekten, her gün 600 ün üzerinde sayaç okumaktan.
Açma-kesme yapan kardeşlerimin her gün onlarca aboneyle yüz yüze gelip gerginlik yaşaması bizi hem psikolojik hem de sağlık olarak çökertmiş durumdadır kadrolu çalışanlar gün 15 tane işi arabayla 2 kişi olarak akşama kadar bitiremedikleri halde 696 KHK ile çalışan kardeşlerime günlük 50 ve üzeri iş ve 2 teker üstünde korumasız hiçbir motor kıyafeti ve koruması olmadan tek başına abonenin gazını kesmeye göndermek covid-19 dan daha tehlikeli bir hale dönüşmüştür kadrolu çalışanların 2 kişi bile gidip gazını veya sayacını sökmeye cesaret bile edemedikleri işleri bizlere yaptırmak intihardan başka bir şey değildir dedim ya acaba onlar insan biz neyiz ?Ayrıca eklemeliyim ki covid-19 un birinci dalgasında 2 ay boyunca İSKİ sayaç okuma ve açma kapma personellerine kolaylık sağlanmış ancak EPDK ve İGDAŞ arsındaki siyasi anlaşmazlık nedeni ile daha doğrusu EPDK’nın ipe un sermeye çalışması ile bizler tam gaz çalıştık hatta pazar günü bile sayaç okuma personeli arkadaşlarım çalıştı. Tabiri caizse filler (EPDK ve İGDAŞ) tepişirken biz çimenler ezildik. Hani bağışıklığı koruyabilmek için en beslenme ve dinlenme önemliydi. Pazar günü bile çalışan personel nasıl dinlenebilir?
Covid-19 un ikinci dalgasının en derin hissedildiği bu günlerde, kıymetli devlet büyüklerimiz AVM’leri açarken kahvehaneleri kapattı. AVM’leri açarken yemek yediğimiz yerleri kapattı. Yemek yemeyi geçtim, affedersiniz biz tuvalet ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız? Bu süreçte koronadan ölmesek bile prostat olacağımız kesin gibi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadrolu çalışanlarının hemen hemen hepsi esnek çalışma programı yaptılar İSKİ ve İGDAŞ sayaç okuma ve açma kesme yapan arkadaşlar için neden bir adım atılmadı? Bu kadar mı değersiziz? Bizim sağlığımız yok mu? Çoluk çocuğumuz yok mu? Eve ekmek götürmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Zaten ay başı aldığımız maaş gene aybaşı bitiyor. Hele yıl sonu gelir vergisini hiç sormayın. Patron babalarına peşkeş çekilen vergiler bu zor şartlarda çalışan kardeşlerimizin sırtından çıkarmaya çalışıyorlar. Ne diyeyim, Allah desin size bu bağlamda. Bütün çalışan kardeşlerime birlik çağrısında bulunuyorum.
Susma sustukça sıra sana gelecek!