İstanbul Büyükşehir -İBB- Çalışanları Derneği‘ndeki dostlarımızın yayınladığı yazı dizisindeki üçüncü yazıyı dikkatinize sunuyoruz.
Üçüncü yazımızı bir İski vezne personeli kaleme aldı.
Arkadaşlar merhabalar;
Yaklaşık 15 yıldır İSKİ’de vezne personeli olarak görev yapmaktayım. Öncelikle yaptığımız işi tanımından bahsetmek istiyorum; fatura tahsilatı, para iadesi ve hukuklu abonelerin tahsilatlarını yapmaktayız. Abonelerin İSKİ’ye ilk girdiklerinde karşılaştıkları biz olduğumuz için ilk tepkilerini de bize gösteriyorlar! Fatura fazla gelir bize kızarlar, faturanın gelmediğini iddia edip bize kızarlar, suyu kapatılır yine bize kızarlar… Kasada açık çıkar cebimizden veririz, sahte para çıkar cebimizden veririz.
Yaklaşık 14 yıl Vakıf Sistem denilen Vakıfbank’ın yan kuruluşunda çalıştık, sendikalı olmak istediğimizde sürekli mobbing ve işten çıkarmalarla karşılaştık ve maalesef o dönem sendikalı olmak bizim için hayal oldu. Yıllarca düşük maaş ve hiçbir sosyal hakkımız olmadan çalıştık. 1 Nisan 2018 de yayınlanan 696 sayılı KHK kapsamının dışında bırakılmamızda çabası oldu. Birde bunlar yetmiyormuş gibi çalıştığımız kurumun yemekhanesinde kendi paramızla yemek bile yiyemediğimiz günler oldu, servislerden hakkınız yok denilerek ve rencide edilerek indirildik. Kısacası bırakın işçi olmayı, insan yerine bile konulmadık ve yok sayıldık.
23 Haziran seçimlerinden bir hafta önce bizi İSPER’in kadrosuna aldılar. Bizim için sürpriz ve bir o kadarda mutluluk verici bir gelişmeydi bu. Ancak ne çalışma koşullarımızda ne maaşımızda ne de sosyal haklarımızda hiçbir değişiklik olmadı. Şu an İSKİ projelerinde en az maaş alan bölüm tartışmasız İSKİ veznedarlarıdır. Tabiri caizse demeyeceğim çünkü gerçekten tabiri caiz, nerdeyse karın tokluğuna çalışmaktayız. Bazen kendime soruyorum bizim kadrolu çalışanlardan ne farkımız var? Sonra bu taşeron sistem ve devamı olan 696 KHK’li çalışma koşullarını ülkeye kim getirdiyse bu dünyada, öbür dünyada da… başlayan beddualar ile devam ediyorum.
Beddua işe yarar mı bilinmez ama bu sorunların sendikaların çözmeleri gereken sorunlar olduğunu gayet iyi biliyorum. Bu bağlamda son olarak Sosyal-İş Sendikasına üye olduk, Cemal Bilgin adındaki sendikanın örgütlenme uzmanı arkadaş ile görüştük ve kısa sürede Cemal Bilgin arkadaşın yoğun gayretleri ile İstanbul genelindeki 696 KHK ile çalışan İSKİ veznedarların büyük bir çoğunluğu DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikasına üye oldu. Kısa bir süre sonra öğrendik ki, Cemal Bilgin arkadaşın işine Sosyal-İş Sendikası son vermiş. Bu bize “hiçbir başarı cezası kalmaz” sözünü bir kez daha hatırlattı! Sonrasında, bize iş kolunun değişeceğini söylediler. Şu anki durumdan ben dahil hiçbir işçinin haberi bile yok. Velhasıl bu bir kez daha umudumuzu kırdı…
Günde, yüzlerce abone ile yüz yüze gelmek zorunda kalıyoruz. Belki de virüsün en çok yuvalandığı paraları saymak zorunda kalıyoruz. Ne bir sosyal hakkımız ne de insanca yaşayacak bir maaşımız var. Neredeyse bütün 696 KHK’lılar gibi bizde dönüşümlü çalışmanın dışında bırakıldık. Bunlar bir tarafa bizi en çok üzen ve rencide eden halen dış kapının dış mandalı olarak görülmek. Bu 696 KHK denilen ayrımcı uygulamaya karşı işçilerin birleşmesinden başka bir şansımız yok. Ya bu ayrımcı uygulamaya karşı mücadele edeceğiz ya da bu uygulamanın sonuçları ile baş başa kalacağız.
Saygılarımla….