Cem Somel
Bu yazı, Covid-19 pandemi döneminde dünyada hane halkının, firmaların, devletlerin borçlanmasının anlamını irdelemektedir.
Pandemide borç birikiyor

Malum; pandemide işinden çıkarılan, geliri azalan, geliri kesilen aileler geçinebilmek için borçlanmakta; bir kısmı kira, taksit gibi ödeme taahhütlerini yerine getiremediğinden borç biriktirmektedir. Bir kısım şirketler işçilerine bir şey ödeyebilmek için borçlanmaktadır. Devletlerin vergi gelirleri artmazken kamu harcamaları (hem sağlık harcamaları hem sosyal transferleri) arttığından, birçoğu borçlanmak zorunda kaldı.
Kapitalist dünya sisteminde çevre ülkelerinde, yurt içinde borçlanma yurt içi tasarruflardan karşılanamayınca ister istemez toplum yurt dışından borçlanmaktadır.
Türkiye benzeri liberal iktisat politikaları uygulanan birçok çevre ülkesinde ekonomi, pandemiden önce de zaten müzmin dış ticaret açıklarıyla dış borç biriktirerek yönetilmekte idi. Bu ülkelerin 2013-2019’da biriken dış borçlarının uluslararası bir buhran çıkarabileceği uyarıları yapılmaktaydı. 2020’de pandemi bu ülkelerde hane halkının, firmaların, devletlerin borçlanmasını artırdı.
Birinci tabloda firmaların ve hane halkının toplam borçlarının gayrisafi yurt içi hasılaya (GYİH’ye) (ortalama) oranlarının arttığı görülmektedir. Yükselen piyasalardan kasıt orta gelirli çevre ülkeleridir. Türkiye yükselen piyasalar grubuna dâhildir.
Birinci tablo
Hane halkının ve firmaların toplam borçlarının GYİH’ye yüzde oranı
2019 4. çeyrek | 2020 1.çeyrek | 2020 2. çeyrek | 2020 3. çeyrek | ||
Finans-dışı firmaların borçları | Gelişmiş ülkeler | 90,5 | 93,5 | 102,9 | 102,3 |
Yükselen piyasalar | 93,1 | 98,2 | 101,4 | 104,1 | |
Hane halkının borçları | Gelişmiş ülkeler | 72,1 | 73,1 | 78,8 | 78,0 |
Yükselen piyasalar | 40,5 | 41,5 | 42,8 | 44,0 |
İkinci tabloda iki ülke grubunda kamu gelirlerinin, kamu harcamalarının ve kamu borcunun GYİH’ye yüzde oranlarının ortalamaları sunulmaktadır. ‘Gayrisafi’ kamu borcuyla kastedilen, bu borç rakamlarında kamu sektörünün maddi varlıklarının değerinin düşülmediğidir.
Yükselen ve gelişen ülkelerden kasıt, orta gelirli (‘yükselen’) ve düşük gelirli (‘gelişen’) ülkelerin cümlesidir. Yani kapitalist dünya sisteminde tüm çevre ülkeleridir.
İkinci tablodaki rakamlar, kamu borçlarının hasılaya oranının tedrici artma eğiliminin 2020’de sıçradığını göstermektedir. Sebebi kamu harcamalarında 2020’de pandemi nedeniyle meydana gelen büyük artıştır.
İkinci Tablo
Kamu gelirleri, kamu harcamaları ve kamu borcunun GYİH’ye yüzde oranı
2017 | 2018 | 2019 | 2020 | ||
Gelişmiş ülkeler | Kamu gelirleri | 36 | 36 | 36 | 36 |
Kamu harcamaları | 38 | 38 | 39 | 47 | |
Gayrisafi kamu borcu | 103 | 103 | 104 | 120 | |
Yükselen ve gelişen ülkeler | Kamu gelirleri | 26 | 27 | 26 | 24 |
Kamu harcamaları | 30 | 30 | 31 | 34 | |
Gayrisafi kamu borcu | 50 | 52 | 54 | 63 |
Üçüncü tablo çevre ülkelerinin dolar olarak toplam dış borçlarını, bu borçların ülkelerin hasılasına ortalama oranını, borçların ülkelerin yıllık ihracat gelirine yüzde oranını göstermektedir. Rakamların gösterdiği şudur: Bu ülkelerin dış borçlarını silebilmek için (ortalama) bir yıllık gayrisafi yurt için hasılalarının yani mal-hizmet üretimlerinin üçte birini yabancı alacaklılara tahsis etmeleri gerektiğidir. Yine tabloya göre, bu ülkeler (ortalama) on altı aylık mal-hizmet ihracatlarından kazandıkları dövizin tümünü yabancı alacaklılara öderse ancak dış borçlarını temizleyebilir.
Üçüncü tablo
Yükselen ve gelişen ülkelerin dış borcu
2018 | 2019 | 2020 | |
Toplam dış borç (milyar dolar) | 10140 | 10601 | 11143 |
Dış borcun GYİH’ye yüzde oran | 31 | 30 | 33 |
Dış borcun yıllık mal-hizmet ihracatına yüzde oran | 110 | 117 | 136 |
Borç üzerine tefekkür
İnsanlar üç değişik amaçla borç para alır. Birincisi ticaret veya üretim başlatmak veya ticaret veya üretim imkânını artırmak için borçlanmaktır. İkincisi, turistik gezi yapmak, otomobil satın almak gibi, gerekli olmayan harcamalar yapmak için borçlanmaktır. Borç para almakta üçüncü amaç temel ihtiyaçları karşılamak, aç-çıplak-barınaksız kalmamak, en temel sağlık ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Adalet açısından sorun, bu üçüncü saikle yapılan (daha doğrusu, mecburen alınan) borçların birikmesidir.
Bir aile, geliri hayatını idame etmeye yetmediği için borç para aldığında, doğrudan borçla da olsa banka kredisiyle de olsa, borcu geliri ihtiyaçlarını aşan birilerinden almaktadır. Bazı aileler ihtiyaçlarını karşılamak için, geliri ihtiyaçlarını aşan ailelerden (doğrudan ve dolaylı) borçlanıyorsa, o toplumda gelir dağılımı adaletsizdir.
Borç verebilen, büyük mevduat sahibi zümrenin parasal tasarrufunun kaynağı bu zümrenin herkesten çok çalışıp ekmek peynire talim ederek para biriktirmiş olması değildir. Bütün dünyada servetlerin kaynağı adaletsiz bölüşümdür.
Teorik olarak kapitalist ekonomide gelir dağılımında adaletsizlik, devletin zenginleri vergilendirip fakirlere gelir dağıtmasıyla ve temel kamu hizmetleri sağlamasıyla bir nebze hafifletilebilir.
Pandemide hane halklarının borçlarının ülke hasılasına oranla artmasının önemli bir sebebi ülkelerin çoğunda devletlerin bu görevi yapmamasıdır. Keza, pandemide devletin borcunun ülke hasılasına oranla artmasının açık sebebi, ülkelerin çoğunda devletlerin harcama artışını karşılamak için zenginleri gereğince vergilendirmemesidir.
Şimdi 2020 ve 2021 yıllarında emekçi nüfus karnını doyurmak, aşılanmak, tedavi olmak, ihtiyacını karşılamak için, zengin zümrelere gelecekte yıllarca üretecekleri hasıladan doğrudan ve dolaylı yollardan git gide büyüyen paylar vermeyi üstlenmektedir.
Dahası, borçlanan (hane halkı olsun devlet olsun) yeni borç almasa dahi mevcut borçlar faiz uygulamasıyla devamlı artar. Mesela kamu borçları belirli bir seviyeye geldiğinde, kamu gelirleri kamu harcamalarına yetse bile (faiz oranına bağlı olarak) devlet sırf kamu borcunun faizini ödemek için borçlanmaya mecbur kalabilmektedir. Türkiye’de 1990’lı yılların sonlarında böyle bir durum oluşmuştu.
Özetle, ihtiyaç için borçlanma toplumda çok derin bir adaletsizliğin yansımasıdır. Ödenmesinin caiz olup olmadığı tartışılabilir. Nitekim sağduyulu insanlar çok fakir ülkelerin dış borçlarının hiç değilse kısmen iptal edilip gerisinin yeniden yapılandırılmasını savunmaktadır. Aynı muhakeme devletlerin iç borçlarına ve hane halkı borçlarına da teşmil edilebilir. Pandemi şartlarında biriken borçları ödemenin nelere yol açacağını etik, adalet, siyasi istikrar açısından tartmak gerekir.
Sorunun kökü gelir dağılımının adaletsizliği, borç birikmesi ve devletin bu süreci önlememesidir.