Cem Somel
Türkiye’de asgari ücrete çalışan emekçiler 2022 başında ücretlerini aldığında rahatlama duyacaktır.
Ayarlanmış yeni asgari ücreti alan emekçinin doğal davranışı bunun alım gücünü 2021 başındaki asgari ücretin alım gücüyle karşılaştırmak değildir; yeni asgari ücretin dolar karşılığını 2021 başındaki asgari ücretle karşılaştırmak da değildir. Doğal davranışı, yeni asgari ücretin satın alma gücünü artıştan önce aldığı son aylık ücretinkiyle karşılaştırmaktır. Onun için ücret ayarlamasına itiraz etmeğe eğilim göstermez.
Enflasyonlu ekonomide ücretiyle günü gününe geçinmeğe, aile geçindirmeğe çalışan bir emekçinin ücretinde yapılan artıştan rahatlama duyması doğaldır. Ücretteki artış enflasyon oranının altında kalsa bile. Enflasyonlu ekonomide memurlar, emekliler de maaşları, aylıkları artırıldığı zaman aynı rahatlamayı duyar.
Kapitalist ekonomide enflasyon başlayınca, işverenler işçilerinin bu psikolojisinden yarar sağlar. Şöyle ki, örneğin enflasyonun müzmin hâle geldiği bir ekonomide bir işçinin ücreti yıl sonunda aynen enflasyon oranında artırılsa bile geçen 12 ayda ücretteki erimeyi telafi etmez. Zira ücret yıl sonunda enflasyon oranında artırıldığı durumda işçi 12 ayı, geçen yıl başında ayarlanmış ücretin satın alma gücü ile yıl sonunda erimiş satın alma gücünün ortalamasıyla geçinerek geçirmiştir. Enflasyon oranı ne kadar yüksek ise, yıl boyunca aylıklarının ortalama satın alma gücü yıl başında saptanmış ücretten o ölçüde düşük olur. Öte yandan ücretlerin veya asgari ücretin enflasyon oranında ayarlanacağına da garanti yoktur. Patronlar, işçilerin yıl başında ücret artışının yarattığı rahatlama duygusundan istifade ederek reel ücretleri yıldan yıla azaltabilir.
Onun için asgari ücretin yılda bir tam tamına Tüketici Fiyatları Endeksi’ndeki artış oranında artırılması işçiyi enflasyondan korumaz. Asgari ücreti ayarlama zaman aralığının kısaltılması (örneğin her ay ayarlanması) enflasyonun ücretliler üzerindeki bu olumsuz etkisini azaltır, ama yok etmez.
*
Sermaye – servet sahipleri enflasyondan ayrıca beyana tabi vergi sistemi sayesinde de yararlanır. Bir yıl boyunca kazanılan kâr, kira gelirleri ertesi yıl Mart ayında Maliye’ye beyan edilir. Sonra da bu vergilerin birçoğu beyan edildiği yıl içinde ödenir. Yani kâr ve kira gelirlerinin kazanıldığı dönem ile vergisinin ödendiği tarih (Mart varsayalım) arasında ortalama 9 ay kadar bir gecikme vardır. Vergi ödemesi Mart’tan itibaren taksitlendirilmişse bu, ödemede daha da uzun bir gecikmeye yol açar. Ülkede fiyatlar düzeyi yükseliyorsa, bu tür gelirlerin kazanıldığı döneme kıyasla verginin ödendiği tarihte satın alma gücü azalmış olur. Bu, devletin kâr-kira gelirlerinden elde ettiği vergi gelirinin reel olarak azaldığı, ve bu tür vergi mükelleflerinin vergi yükünün reel olarak azaldığı anlamına gelir. Yıllık enflasyon oranı ne kadar yüksek ise kâr ve kira gelir sahiplerinin avantajı, ve devletin gelir vergisi gelirinden reel kaybı o kadar çok olur.
*
Enflasyonun emekçilere başka bir etkisi gelir vergi oranlarını düzenlenmiş olduğu vergi cetvellerinde görülür. Enflasyonlu ekonomilerde şayet devlet gelir vergi oranlarını gösteren cetvellerde gelir dilimlerini sık sık ayarlamazsa, gelir sahiplerinin rakam olarak yükselen gelirleri giderek yüksek oranda vergilendirilen gelir dilimlerine kaydığından mükellefler gittikçe daha yüksek oranda vergi öder. Gelir vergi oranlarını gösteren cetveller düzeltilmedikçe enflasyon oranı ne kadar yüksek ise ve gelirler TL cinsinden ne kadar hızlı artar ise düşük gelir sahiplerinin ödediği gelir vergi oranları o oranda artar. Zamanla tüm gelir vergisi mükelleflerinin cetveldeki en yüksek oranda vergilendirildiği bir durum oluşabilir.
Oysaki artan oranlı vergi cetvellerinde maksat düşük gelirlileri daha az oranda, daha yüksek gelirlileri daha büyük oranda vergilendirmek; böylece vergi yükünde biraz adalet sağlamaktadır. Enflasyon oranı yüksek ise ve devlet vergi cetvelini sık sık düzeltmez ise, dar gelirli emekçilerin geliri reel olarak artmasa da, hatta azalsa dahi onların vergi yükü artar.
*
Özetle enflasyon birkaç yönden emekçilerin aleyhine işleyen bir olaydır. TL cinsinden ücretlerin satın alma gücü sürekli azalırken yılda bir ücret arttırma mücadelesiyle bu erimeyi durdurmak mümkün değildir. Enflasyonda devletin vergi gelirleri içinde emekçilerin reel yükü artar, servet ve sermaye sahiplerinin reel yükü azalır. Onun için emekçi örgütlerinin fiyat istikrarını sağlayacak politikaların uygulanması için ağırlığını koyması, mücadele etmesi gerekir.