Dünyanın Yarısına Çağrı

Ayşegül Yüksel **

Biz ekonomik kriz nedeniyle tenceresi boş kalan kadınlarız!

Ürettiklerimizi, sarayları ve saltanatları için harcadılar. Faturayı, elektrik, doğalgaz ve gıda zamlarıyla mutfağımıza yansıttılar, evimizden çaldılar. Semt pazarlarında arta kalan sebzelerle karnımızı doyurmayı bize kader diye anlattılar. Bir avuç zengin bolluk içinde yaşarken, biz kadınlar işsizlikle, çocuklarımıza alamadıklarımızla, ödeyemediğimiz faturalarla yokluk içinde yaşıyoruz. Ama biliyoruz ki yokluk ve yoksulluk kader değildir.

Biz direniş meydanlarındaki işçi kadınlarız!

Pandemiyle birlikte derinleşen ve iktidarın sömürücü ekonomik politikalarıyla halka dayattığı yoksulluk, işten atma, mobbing ve hak ihlallerine karşı direniş alanlarındayız. Çocuklarımızla birlikte grevlerde ve eylemlerde soğuk bir kış geçirdik. Carrefoursa direnişinde, Alba Plastik’te, Sinbo’da, KHK eylemlerinde, Farplast’ta, Pas South’ta ve daha birçok alanda her türlü haksızlığın karşısında durduk.

Biz göç yollarında savaşın sürgün ettiği kadınlarız!

Savaşta kaybettiğimiz yakınlarımızın yasını bile tutamadan göçtüğümüz topraklarda barınma ve ekonomik zorluklar yaşadık. Cinsel taciz, tecavüz ve eril şiddet mülteci kadınların tek tek yaşamına saldırdı. Bizse maalesef kaybettiğimiz, ezilen, saldırılan kadınların hesabını sorduk, sormaya devam edeceğiz.

Biz LGBTİ+ bireyleriz!

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, önyargıları, ayrımcılığı ve eril şiddeti hayatımızın her alanında en ağır şekilde yaşıyoruz. Normal kabul edilen kalıplara uymadığımızdan bize sergilenen homofobik saldırganlığa karşı isyandayız. Her yıl Onur Yürüyüşü’nde Toma’larla, joplarla ve biber gazıyla saldıran, gökkuşağının renklerini tek tipleştirmeye çalışan erkek egemen sisteme karşı direniyoruz. Onurumuzla yaşama haklarımızı alana kadar “ALIŞIN BURDAYIZ” diyerek haykırmaya devam edeceğiz.

Biz ayrımcılığa uğrayan kadınlarız!

Kadının sağlığına, sosyal güvencesine, ekonomik ve özlük haklarına ayrılmayan bütçe kadın düşmanı söylemlerine rağmen Diyanet’e ayrılıyor. “Kocanız vurmaya kalkarsa, yemekten sonra çayın yanında uygun bir dille nedenini sorun.” diyebilen Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece erkek egemen şiddetin sözcüsü haline gelmemiştir aynı zamanda manevi hayata dair yaptığı ayrımcı açıklamalarla laikliği de yok saymaktadır. Kadına yönelik aşağılayıcı açıklamaları, erkek şiddetini meşrulaştırmaya hizmet ediyor.

Biz şiddete uğrayan kadınlarız!

Ülkemizde yasaya aykırı olarak kadınlar şiddete maruz kalıyorlar. Kadınları erkek şiddetine karşı koruyan 6284 Sayılı Kanun hukuk ihlal edilerek yok sayılıyor. İktidar sözcüsü yandaş basın ise manşette ‘’6284 Yuva Yıkıyor’’ diye yazarak bu şiddete odun taşıyor. Erkek şiddetine karşı meşru müdafaa hakkını kullanan kadınlar ise “katil” muamelesi görerek hapisle cezalandırılıyorlar.

Biz özgürlük, adalet ve eşitlik isteyen kadınlarız!

İktidar tarafından bir gecede feshedilen İstanbul Sözleşmesi’ni alanlarda geri istiyoruz. Kadına yönelik şiddete karşı etkili önlemler ve iş birliği içeren İstanbul Sözleşmesi politikalarının hayata geçirilmesi için bugüne kadar mücadele ettik, mücadeleye devam edeceğiz. ”İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” sloganımızdan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz!

Biz kadınlar, bütün bu adaletsizliğe yeter diyoruz!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde, ezilen, ayrımcılığa uğrayan, yok sayılan, açlığa mahkûm edilen kadınlar olarak, artık yeter demek için bir arada olalım. Biz kadınlar sokaktayız… Sokakları erkek egemen iktidarın eline bırakmayacağız. Erkekler tarafından öldürülen tacize tecavüze uğrayan kız kardeşlerimizin yasını tutmayacağız. Yas giysilerimizi çıkardık attık… Mor fularlarımızı taktık, örgütlenen kadınların biriken gücüyle, çoğalarak geliyoruz ve haykırıyoruz:

DÜNYANIN YARISI BİZİZ, İŞÇİLERİN YARISI BİZİZ!

* İşçinin Kendi Partisi merkezi bülteni Paydos’un Mart 2022 tarihli 1. sayısında yayınlanmıştır.

** İKEP Eskişehir İl Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir