1989 Bahar Eylemleri Üzerine Birkaç Söz

Ercan Atmaca **

12 Eylül askeri darbesi; sağcıların, solcuların öldürmesini engellemek için yapılmadı. 24 Ocak 1980’de işçiler aleyhine alınan kararların uygulanmasını sağlamak için yapıldı. Ayrıca ağırlıklı olarak DİSK üyesi işçiler olarak 170 bini aşkın işçi grevdeydi.

Darbecilerin sıkıyönetim kararından sonra ilk bildirileri grevleri yasaklamak, ikinci bildirileri ise işçi ikramiyelerini dört ile sınırlamak oldu.

24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Askeri Darbesi olmasaydı, 89 Bahar Eylemleri ya da 1970’de hazırlanan sendikal örgütlenmeyi zayıflatan ve özetle DİSK’i hedefleyen antidemokratik sendikalar yasası olmasaydı 15/16 Haziran Eylemleri olur muydu?

Sermaye sınıfı siyasal iktidarları kullanarak, parlamentolarda çıkan yasalarla işçi sınıfı üstündeki baskıyı arttırarak işçileri yoksullaştırır, işçilerin mücadeleci örgütler kurmasını engellemeye çalışır. İşçiler bu saldırılara karşı içinde var olan öncülerinin katkısı ile eyleme geçerek başkaldırırlar. Bu iki sınıfın çıkar çelişkisinin doğal sonucudur. Geçmişimizde örnek olarak 15/16 Haziran 1970 ve 1989 Bahar Eylemleri öne çıkmaktadır.

İşçi sınıfımızın genel bir hafızası vardır. Bu hafıza içinde her şey birbirine bağlıdır. Bu bağların kuvvetli ya da zayıf olması sınıfın içindeki, sınıfsal düşüncedeki kişilerin çalışmalarına bağlıdır. Dikkat ederseniz devrimci demiyorum. Çünkü sınıfsal düşünceye sahip olmak ve bu yolda çalışmak devrimci olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Tabii ki eğer devrimi işçi sınıfının yapacağına inanıyorsak.

1989 Bahar Eylemleri’nin, 15/16 Haziran Eylemleri’nin devamı ve işçilerin siyasallaşmasında önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kendiliğinden de olmadığını düşünüyorum. Çünkü 15/16 Haziran Eylemleri’nde öncü olarak bildiğim, tanıdığım çok sayıda devrimci yoldaşımın 89 Bahar Eylemleri’nin hazırlık sürecinde aktif olarak mücadeleye katıldığını biliyorum. İsmini hatırlayamadıklarıma haksızlık etmemek için, isim isim belirtmiyorum.

Yapılamaz dendiği halde (sonu kayıp ile bitse de) yapılan NETAŞ grevinden sonra OTOMOBİL-İŞ sendikasının şubelerinde 89 yılı başlarına kadar yaptığımız toplantılarda bulunduklarını, çoğunun işyerlerinde temsilci, baş temsilci olduğunu biliyordum. Bazıları devrimci örgütlerin üyesiydi. Ama hepimizin amacı işçi sınıfımızın önünü açmaktı.

Toplantılarımızda; işyerlerinde yapılan toplantılarda işçilerin ortaklaştığı temel sorunlar ele alındı. İşçilere enflasyonist baskının, ekonomik kırılganlığın nedenlerinin anlatılarak, siyasi iktidarın sorumlu olduğunun kavratılması kararı alındı. Yani, iktidara ve sendika genel merkezlerine karşı ortak bir propaganda kararlaştırıldı. Çünkü işçilerin önemli bir bölümü ANAP’a oy vermişti.

Eylemlerin kamu işyerlerinde başlatılması için bu işyerlerinde eylem örgütlenmesi için komiteler kurulması kararlaştırıldı.

Eylem türleri tartışıldı. Isınma eylemleri ile işyerlerinin hazırlanması benimsendi.

Süreç ile ilgili slogan üretme çalışmaları yapıldı.

Ana eylemlerin ise Toplu İş Sözleşmesi sürecinde yapılmasına karar verildi.

1989 1 Martında T. İş Sözleşmesi süreci başladığında enflasyon %130’du. ANAP iktidarı maaşlara %50 zam veriyordu. TÜRK-İŞ ise %70 zam talep ediyordu. Yani daha en başta TÜRK-İŞ bize ihanet ediyordu.

Mecidiyeköy OTOMOBİL-İŞ’te yapılan son toplantıda ana eylem olarak; iş yerlerinden çıkarak merkezi yerlerde basın açıklaması yapmak, iş yerlerinde çalışmadan oturmak, gece işyerlerini terk etmemek ve vizite eylemleri yapmak kararı alındı. Ayrıca grevde olan ÇELİK-İŞ sendikasının İskenderun ve Karabük fabrikalarına dayanışma ziyareti yapmayı da kararlaştırdık. İşyerlerinde hazırlıklarını tamamlamış olan HARP-İŞ Taşkızak ve YOL-İŞ Tütünçiftlik üyeleri Mart ayında ilk eyleme çıktılar. Biz Tütünçiftlik’ten çıkarak İzmit SEKA’nın önüne kadar yürüdük ve basın açıklamasını orada yaptık. Mart 20’de eyleme çıkan işçi sayısı 100 bini geçti.

Turgut Özal televizyona çıkarak eyleme katılan işçilerin işten atılacağını söyledi. Nisan’ın 10’unda eyleme çıkan işçi sayısı 300 bini geçti.

Önceleri eylemleri frenlemek isteyen sendika genel merkezleri ve TÜRK-İŞ eylemleri sahiplenmek zorunda kaldılar.

Tüm kamu işyerlerinde özgün eylemler üretildi. (Sakal bırakma, yalınayak yürüme gibi) Nisan ayının sonunda eyleme katılım 500 bini geçti.

1 Mayıs 1989’da Mecidiyeköy’de “Yaşasın 1 Mayıs” diye haykırdık. Polisle çatıştık, gözaltına alındık. Mayıs’ın sonunda eylemlerde 1 milyon kişi olmuştuk.

Öncü işyerlerinde yapılan toplantılarda alınan maaşlara %140 zam talebinden vazgeçilmemesi sendika genel merkezlerine iletildi. Aksi durumda eylemlerin arttırılarak devam edeceği belirtildi.

1989 T. İş Sözleşmeleri %140 maaş zammı ile bağıtlandı.

1991 T. İş Sözleşmelerinde daha ileri eylem türleri üretildi ve sözleşmeler işyerlerinde işçilerin aldığı ortak kararlar ile yaşama geçirildi.

89 Bahar Eylemlerinin Sonuç ve Etkileri:

• İşyerlerindeki öncü işçilerin bir bölümü sendika yönetimlerine seçildi.

• T. İş Sözleşmeleri sonraki üç dönem işçilerin aldığı kararlar doğrultusunda bağıtlandı.

• Yatay örgütlenmenin adımı atılarak İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu oluşturuldu.

• Kamu çalışanlarının sendikal örgütlenmesinin önü açıldı.

• Meslek odaları ile sendikalar arasında ilişki kurulmasının olanakları yaratıldı.

• Devrimci örgütlerin çalışma alanları genişledi.

• DİSK’in açılmasının koşulları oluştu.

• Şimdiki 1 Mayıs kutlanmalarının temelleri atıldı.

Unutulmaması gereken; işçi sınıfımızın her başkaldırısında ve çatışmasında öncülerinin bulunduğu gerçekliğidir.

1-) 15/16 Haziran 1970 -> 2-) 1989 Bahar Eylemleri -> 3-) ? ? ?

Bakalım bir dahaki çatışma ne zaman? Görmeyi, içinde olmayı çok isterdim. Gün ola, harman ola.

SINIFIMA SAYGILARIMLA

* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Nisan 2022 tarihli 2. sayısında yayınlanmıştır.

** İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu Eski Sözcüsü

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir