Cemal Bilgin **
Sendikalar, işçilerin birleşerek dayanışma imkânına kavuşması amacıyla teşekkül etmiş ve anlamını sermaye sınıfıyla mücadeleden almış kurumlardır. İşçilerin haklarını alabilmeleri ve daha insanca bir hayatı yaşayabilmeleri için önemli işlevler görmüş kurumlardır. Hala sendikalı bir işçi ile sendikalı olmayan bir işçi arasında ciddi kazanım farkları görülür. Sendikal mücadele sadece sendikalı işçiler için değil, bütün emekçiler için olumlu neticelere vesile olmuştur.
Gel gelelim, zaman içinde gerek sendikalarda oluşan birikimin denetimsizleşmesi ve bir işçi bürokrasinin oluşması gerek de sermayenin gizli ve açık müdahaleleriyle sendikaların emekçilerden yana tutumları aşınmaya uğramıştır. Bu nedenle bazı sendikalar işçilerin haklarını savunmaktan uzaklaşmıştır. Günümüzde bu durumu, bazı sendikaların işçilerin mücadelelerini yer yer engelleyen uygulamalarıyla ve mücadele saflarının gelişmesine dönük hamleleri dizginleme refleksleriyle maalesef yaşıyoruz. Hatta bazı sendika yöneticileri işçilerin emeğine el koyarak oligarklaşmaktadır.
Ancak tarihin ve emek mücadelesinin bir kazanımı olan sendikal örgütlenmelerden ve işçilerin sendikalaşmasından vaz geçmeyiz. Sendikaların kurulurken kazandığı anlamı tekrardan kazanmaları için sendikaları yalnız bırakmadan mücadele etmeliyiz.
Peki sendikalar nasıl gerçek anlamına kavuşur?
Öncelikle sendikal mücadeleleri siyasal alandan koparan sendikacılıktan vazgeçilmelidir. Sendikal mücadele aynı zamanda emek siyasetinin bir bileşeni olmalı ve işçi sınıfının çıkarları için yapılan her türlü örgütlenmeye katkı sunmayı asli vazife bilmelidir. Hatta sendikalar işçi sınıfının ve emeğin partileşmesine aktif katkı sunmalıdır. Böylelikle hem gücünü aldığı
işçi sınıfıyla bağı güçlenecektir hem de işçi sınıfının siyasal bir taraf olarak öne çıkmasını sağlayacaktır. Bunun için kalıcı ve ileriyi gözeten bir emek siyasetine ihtiyaç vardır.
İkinci olarak sendikal örgütlenmelerin demokratikleşmesi ve işçi denetiminde tekrardan işler kılınması sağlanmalıdır. Sendikalardaki temsiliyet her açıdan dengeli olmalıdır. Hem cinsiyet hem de toplumsal çeşitlilik sendikalarda görünür olmalıdır. Bunun için sınıf sendikacılığı, kimlik sendikacılığının önüne geçmelidir. Sendikalardaki demokratikleşme ve artacak olan işçi denetimi, oluşan yüksek birikimlerin de emek siyasetine ve işçilerin hak mücadelesine akmasına vesile olacaktır.
Yine demokratikleşme bağlamında, işçilerden çok daha yüksek özlük haklarına sahip olan ve uzun dönemler başkanlık yapan yöneticiler dönemi artık kapanmalıdır. Sendika yöneticiliği emek siyasetine hizmet odağı olmalıdır. Sendikalar bir çıkar kapısı olmaktan çıkmalıdır.
İçinde bulunduğumuz bu ahval içinde sendikal haklarımızın geriye gidişi ve işçi sınıfının yenilgiye uğraması mevcut görüntü içinde anlaşılmaz değildir.
Gelin el ele verip bu durumu birlikte değiştirelim.
* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Nisan 2022 tarihli 2. sayısında yayınlanmıştır.
** İKEP Genel Başkanı