Irak, Suriye, Türkiye; Savaştan ve Ölümden Başka Bir Yol Yok mu?

Zeki Kılıçaslan **

Uzun yıllardır coğrafyamızda savaştan, ölümden başka bir şey konuşulmuyor. Yanı başımızda Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken şimdi de hükümet Suriye’ye yeni bir operasyondan söz ediyor.

Önceleri Irak ve İran halkı öldürtüldü birbirlerine. Bir milyondan fazla Müslüman gencin cesedi çöllere,  bataklıklara gömüldü. Şimdi kimse savaşın neden çıktığını bile bilmiyor! Zaten bir savaş nedeni de yoktu ki bilinecek!

Sonra ardından ABD ve müttefiklerinin Irak işgali geldi. Irak’ın büyük kitle imha silahları var denilerek. Ancak onca insan öldürüldükten sonra itiraf edildi; pek de bir silah yokmuş diye. Zaten savaş olması için bir şey olması da gerekmiyor ki bizim topraklarımızda!

Düşman çok bizim Ortadoğu’da! Sünni dersin, Şii dersin, Türk, Kürt, Arap dersin kırdırırsın birbirine. Ve ardından arkası gelir. Sünni, Arap kimlikli Saddam diktasından bıkmış Şii ve Kürt halkları yalvarır ABD’ ye bombalasın diye Bağdat’ı. Sonra Suriye’ye gelir sıra. Baskıcı rejimler altında ezilen kitlelerin muhalefeti kolaylıkla döndürülür silaha, kafa kesmeye. Bu sefer Suriye’nin Sünni halkı ve yanında da bizim AKP iktidarı bu sefer tersinden çağrı yapar ABD’ye bombalasın bu Şii (Nusayri) iktidar merkezi Şam’ı diye!

Düşülen rezil duruma bir bakın! Irak ve Suriye’deki halklar birbirine düşman kamplarda yaşarken emperyalistler “barışın” garantisi olur. Bir yandan da İsrail keyifle seyreder,  bir şey yapmadan bölgede kendine karşı gelebilecek tüm güçlerin dağılmasını, Suud ve körfez şeyhliklerinin kendi yörüngesine girmesini.

Nasıl ki Suud krallığı ve şeyhlikler kendi iktidarlarını korumak için kendinden farklı Müslümanları düşman belletirken ülkemizin iktidarları da pek farklı davranmıyor bu konularda. Sermayenin farklı kanatları iktidardan daha fazla pay almak için laik, dindar, Sünni, Alevi, Türk, Kürt kimliklerini ve ötekine düşmanlığı esas almakta kendine.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti şimdi de Suriye’deki Kürt bölgesini hedef alan yeni bir hareket başlatma hazırlıklarında. Ama hem ABD’nin hem de Rusya’nın onayı olmadan bunu yapması da mümkün değil. O zaman kaçınılmaz pazarlıklar ve tavizler söz konusu demek ki. Aslında Kürt meselesi konusundaki çözümsüzlük, hem Irak hem Suriye hem de Türkiye’nin emperyalist güçler konusunda elini kolunu bağlamakta bir şekilde, bölge ülkelerini emperyalist güçlere bağımlı kılmakta.

O zaman kendi kendimize soralım! ABD, İsrail veya Rusya Türkiye ve bölgedeki Kürt meselesinin barışçı olarak çözülmesini, bölge, ülke ve halklarının barış içinde birlik ve dayanışmasını mı ister yoksa şimdi olduğu gibi durmadan birbirleriyle savaşmasını mı, kendilerine muhtaç kalınmasını mı? Bu sorunun cevabı açıktır. Açık olan bir şey daha vardır ki bölgemizde ve ülkemizde kimlik temelinde savaşı, çatışmayı isteyenler ne kadar milliyetçi, vatansever ya da hakiki Müslümanlık iddiasında olsalar da aslında emperyalistlere hizmet etmekte olan çıkar gruplarından başka bir şey değiller.

İki Dünya savaşında birbirlerinden onlarca milyon genci öldüren Almanya, Fransa ve öteki ülkeler şimdi Avrupa Birliği adı altında tek bir devlet olmuş durumdalar. Hâlbuki Türkiye, Suriye, Irak halkları Sünniler, Şiiler, Araplar, Türkler, Kürtler bu kadar acı bir geçmişe sahip değil ve bir zamanlar birlikteydiler zaten.

O zaman gelin bir hayal kuralım. Bölgemizdeki ülkeler ve halklar olarak eşitlik, adalet temelinde barışı, işbirliğini, kardeşliği –ve pekâlâ niye olmasın, yeni bir söylem temelinde AB gibi bir birliği- hayal edelim! Hayır, çekinmeye hiç gerek yok, birileri siz bölgemizde “Müslüman Birliği” mi, “Birleşik Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu” mu veya “Birleşik Sosyalist Ortadoğu” mu istiyorsunuz diye istediği kadar sorsun!

Evet, istiyoruz, niçin olmasın ki? Birbirimize bomba, füze fırlatmak yerine, temiz su, güzel ekmekler, yiyecekler, hekimler, hemşireler, öğretmenler, mühendisler yollasak çok mu garip olur yani! Yoksa siz çürümüş kahraman cesetleri, kesilmiş başlar, delinmiş karınlar, kopmuş bacak ve kollardan yana mısınız?

İstiyoruz ve başaracağız! Bölge ülkeleri ve halkları olarak bizlerin başka ülkelerden başka halklardan bir eksiğimiz yok. Tabi ki savaştan çıkarı olanlar, bir kimliğin adına kendi saltanatlarını kuranlar değil, bunu gerçekleştirecek olan bu bölgenin işçileri, emekçileri, bütün halkları olacak.

* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Haziran 2022 tarihli 4. sayısında yayınlanmıştır.

** İKEP Parti Danışmanı

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir