Şili’de Anayasa Referandumu: Bir Yenilgi Mi? Evet, Boric Hükümetinin Yenilgisi!

Dominique Ferré

4 Eylül halen yürürlükte olan diktatörlük anayasasının[1] yerini alması düşünülen yeni anayasa tasarısının referandumla oylanacağı gündü. Referanduma katılım yüzde 85 olurken yeni anayasa taslağını reddeden seçmenlerin oranı yüzde 61 oldu. Bazı “solcu” çevrelerin ileri sürdükleri gibi bu durum sağcıların bir zaferi miydi? Ya da işçilerle gençlerin yenilgisi miydi?

Kuşkusuz reaksiyoner güçler referandumda bütün güçlerini seferber ettiler, şöyle ki: Burjuva mahalleleri mevcut diktatörlük kurumlarını korumak için yoğun çalışma yürüttüler. Ancak onların bu kitlesel seferberlikleri her şeyin açıklaması olabilir mi? Şili üç yıldan bu yana müthiş bir işçi, halk ve gençlik hareketliliğini yaşıyor. 2019 yılının Ekim ayında başkent Santiago’nun Lise öğrencileri ayaklanarak ülkenin emekçilerini harekete geçirdiler. Liselilerin ayaklanmasının nedeni ulaşım araçlarının ücretlerine yapılan zamlardı. Diktatörlüğün mirasçısı rejime karşı gerçekleşen bu ayaklanma bütün ülkeye yayıldı. 2020 yılının Ekim ayında seçmenlerin yüzde 78’i Pinochet anayasasının çöpe atılması için bir referanduma gidilmesini, yüzde 79’u da bir kurucu meclisin oluşturulması için oy kullandılar. 2021 yılının Ekim ayındaysa bu kitle ayaklanmasının sürüklemesiyle eski bir öğrenci lideri Gabriel Boric sosyalist ve komünist partilerin arta kalanlarını bir araya getiren bir sol koalisyonla Cumhurbaşkanı seçildi.

Fotoğraf, Kasım 2021’de Mapuç yerlilerinin Şili hükumetini protestosu sırasında çekilmiştir. Kaynak: Rodrigo Garrido (Reuters)

2022 yılının Mart ayında göreve başlayan Boric ve onun çoğunluk hükümeti milyonlarca seçmenin kendilerine verdiği vekâleti yerine getirme konusunda ayak sürümeye başladılar. Boric IMF’nin güvenilir adamı Mario Marcel’i maliye bakanlığına getirerek emeklilerin maaşlarının özel fonlardan kurtarılması vaadini yerine getirmediği gibi özelleştirmelere karşı mücadele vaadini de tutmadı. Büyük toprak sahiplerine karşı kendi topraklarını geri almak için mücadele eden Mapuç yerlilerine karşı askerleri gönderdi. 2019 yılının Ekim ayından bu yana hapiste tutulan onlarca gencin serbest bırakılmasını bile sağlamadı. Dış politikada ise NATO’nun arkasında saf tuttu.

Son günlerde ise yeni anayasa taslağına “evet” oyu çağrısı yapanların mücadelesini zayıflatmak istermişçesine, aslında mevcut diktatörlük kurumlarının referandumla değil Kongrede oylamayla da değiştirilebileceğini ima eden söylemler geliştirdi. Oysaki o Kongre, yani parlamento, diktatörlük rejimi mirasçılarının çoğunlukta oldukları bir meclisti.

O halde şunu açıklıkla ifade etmek gerekir ki, 4 Eylül yenilgisinin esas sorumlusu Boric hükümeti ve müttefiklerinin uyguladıkları politikalardır.

Altyazı şöyle: “Sağ ya da ‘sol’ hükümet fark etmiyor. Görüldüğü gibi bunlar da özel harekat polisleriyle yerli halka saldırıyorlar.”
Kaynak: La Tribune des travailleurs (İşçi Kürsüsü)

Referandumun sonuçlarının açıklanmasını izleyen saatlerde Boric mali kurumlara yeni tavizler vermek için bazı bakan değişikliklerine dahi gitti. Ve aynı zamanda Santiago sokaklarında hükümetin politikalarına karşı çıkan binlerce öğrencinin üzerine özel harekât polislerini sürdü. Boric ve hükümetini protesto eden öğrencilerse sokaklarda şu sloganları haykırıyorlardı: “Eğitimimiz için kaynak sağlansın, özel harekat polisleri için değil!” ve “ Ne pahasına olursa olsun Pinochet anayasasını yıkılacak, yıkılacak…”

* Dominique Ferré: IWC’nin Fransa bölümünün gazetesi “İşçi Kürsüsü” redaktörü

** ABD tarafından desteklenen Pinochet diktatörlüğü 1973 yılından 1989 yılına kadar Şili’yi bir kan gölüne çevirdi. Diktatörlüğün sona erdirilmesi sırasında Sosyalist ve Komünist Partilerle Hıristiyan Demokrat Parti arasında bir uzlaşmaya varıldı. Bu uzlaşma diktatörlüğün bütün kurumsal mirasını koruduğu gibi Pinochet rejiminin bütün işçi düşmanı politikalarının da sürdürülmesini sağladı. Emeklileri sefalete sürükleyen Özel Emeklilik Fonları’nın korunması, bakır madenlerinin özelleştirilmişliğine dokunulmaması, yükseköğretimin özelleştirilmişliğinin sürdürülmesi ve tabii taşeronlaştırma politikalarına devam…

*** Bu yazı Fransızca yayınlanan La Tribune des travailleurs (İşçi Kürsüsü) gazetesinin 14 Eylül 2022 tarihli, 356. sayısından alınarak çevrilmiştir.


[1] 2021 yılından bu yana yürütülen yeni anayasa yazım süreci kitlelerde ciddi bir coşkuya neden olmadı. Çünkü esas olarak “çevre“ ve “cinsel tercihler” konularında yüzeysel açılımlar yapıyor, buna karşılık yerlilerin topraklarına geri dönmeleri ve ülkenin doğal ve ekonomik zenginliklerinin kamulaştırılması meselelerine hiç değinmiyordu.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir