Kürt Meselesinde Vatansever ve Demokratik Tutum Nedir?

Zeki Kılıçaslan

Kürt meselesinden söz edildiğinde veya HDP ile ilişkiler söz konusu olduğunda AKP-MHP hükümet çevrelerinden kendilerine “ulusalcı” diyen muhalif çevrelere kadar geniş bir siyasi kesim vatanın birliğinden, bölünmez bütünlüğünden başka bir şey dile getirmiyor. Gerçekten vatansever olmak, bu çevrelerin yaptığı gibi HDP’yi dışlamak, Kürtlerin Türklerle eşitlik talebini bölücülük olarak suçlayıp ezmeye çalışmak mıdır?

Yoksa vatanseverlik ülkenin eşitlik temelinde yeni demokratik birliğini inşa etmek için mücadele etmek midir?

Bu soruya cevap vermek için çok uzak yerlere veya çok uzak zamanlara gitmeye gerek yok. Çevre ülkelere, Irak’a, Suriye’ye ve şimdiki zamana bakmak yeterlidir. Sizce Saddam vatansever miydi ya da Esad’ın Suriye’deki tutumu vatansever midir? Evet, bir açıdan bakarsanız ikisi de ‘vatansever’dir.  Saddam ülkesini emperyalist istilacılara karşı savunda ve bu yolda öldürüldü. Esad ise emperyalist müdahalelere karşı büyük direniş göstermeye devam ediyor.

Ancak bir de şu gerçekliği görmemiz gerekiyor. Irak’ta ve Suriye’de milyonlarca insan öldürüldü, milyonlarca insan yurt dışına kaçmak zorunda kaldı, kadınlar, çocuklar perişan oldu, ülkeler toplumsal olarak dağıldı ve her iki ülke de halen değişik derecelerde emperyalist küresel veya bölgesel güçlerin etkisi altında.

Photo credit: 17 Haziran 2018 – Yasin Akgül (AFP/Getty Images)

Irak’ta ve Suriye’de nasıl böyle bir yıkım oldu?

Nasıl oldu da Irak emperyalist işgale karşı hemen hemen hiçbir direnç gösteremedi? Suriye’de sokakta başlayan gösteriler nasıl oldu da ülkeyi perişan eden çok kanlı ve vahşi bir iç savaşa dönüştü? Bu soruların cevabı her iki ülke için de aynıdır. Her iki ülkede de siyasal rejim toplumun belli bir kesimine dayanıp diğer kesimleri baskı altına alan ya da hatta Suriye’de olduğu gibi Kürt’leri vatandaş olarak bile kabul etmeyen, demokratik olmayan bir yapıda idi. Irak’ta iktidar esas olarak Sünni Müslüman kesime dayanmaktaydı. Ülkede Şiiler dışlanmakta ve Kürtlerle de yarı savaş hali sürmekteydi. Suriye’de ise rejim esas olarak Arap Alevi kesime dayanmakta, Sünni kesimleri  dışlamakta, Kürtleri de yok saymakta idi. Yani her iki ülkede de farklı etnik veya mezhebi kesimler kimlik olarak dışlanmakta, baskı altına alınmaktaydı. Ayrıca yurttaşların bireysel veya sosyal sınıflar olarak ülke yönetiminde söz sahibi olmalarının yolunu açan demokratik bir rejim söz konusu değildi.

Tek ses, tek renk, tek adamla bölünmez bütün oluşur mu?

İşgal ve emperyalist müdahaleler başladığında her iki ülkede de çok büyük toplumsal kesimlerin yani Irak’ta Şiilerin ve Kürtlerin, Suriye’de ise Sünnilerin ve Kürtlerin ya işgalcilerden yana tavır aldıklarını ya da “tarafsızlığı“ seçtiklerini gördük. Diktatörlük rejimi altındayken sanki tek ses, tek renk ve tek adam ile bölünmez yıkılmaz görülen yapılarının, emperyalist müdahaleler karşısında nasıl dağıldıklarına şahit olduk. İşte şimdi yeniden sormak gerekiyor, bu siyasal rejimlerin yöneticileri gerçekten vatansever bir tutuma mı sahiptiler?

Demek ki demokratik olmayan, farklılıkları tanımayan bir “vatanseverlik” aslında sonunda vatanın perişanlığına yol açabilmektedir.

Emperyalizme karşı etkili bir stratejik güç!

İnsan haklarına, toplumun farklı kimlikteki kesimlerinin tümünün kendi kimlikleri ile eşit ve özgürce yaşayabildiği bir rejime ve demokratik hak ve özgürlüklere sahip olabilmek, emperyalist müdahalelere karşı direnişte stratejik olarak büyük bir güçtür. Hiçbir emperyalist güç gerçekte olmayan bir konuyu bir bölünmeye neden olacak bir mesele haline getiremez. Onlar ülkede var olan kimlik temelli eşitsizliklerin yarattığı çözülmemiş sorunlardan yararlanarak güya o toplum kesimlerini destekler gibi görünürken aslında kendi çıkarlarını gerçekleştirirler. Bu durumda farklılıkları tanımayıp onları yok etmeye çalışanlar güya “ülke birliğini” savunurken aslında emperyalistlere hizmet eder duruma girmiş olurlar.

Eşitlik temelinde demokratik birlik!

Türkiye’de Kürt halkının demokratik hak ve özgürlük taleplerini bölücülük olarak suçlayıp demokratik mücadeleleri ezmeye çalışanlar aslında emperyalist müdahaleler altında iç çatışmalara, bölünmelere ve hatta bölge düzleminde kendi söylemleri ile ”Yeni İsrail” oluşumlarına hizmet ederler. Tersine farklı etnik veya dini, mezhebi kimliklerin eşitliği temelinde demokratik birliği savunmak ise gerçekte emperyalistler ve onların dayatabileceği “bölünmelere” karşı vatansever tutumu ortaya koyar.

Türkiye işçi sınıfının, emekçilerinin ve bütün halk sınıflarının çıkarı ve ülkenin geleceği, ülkemizde ve bölgemizde Kürt meselesinin ve mezhebi ayrımlara dayanan sorunların eşitlik temelinde barışçı çözümünü esas alan politikalardan geçmektedir. Bölgesel çaptaki bu sorunların çözümü, bölge ülkeleri ve halkları olarak barışı tesis edip ortak demokratik geleceğimiz konusunda adımlar atmaktan geçmektedir.

Bölgemizdeki barış ve demokratik birleşik geleceğimiz öncelikle her kimlikten işçilerin, emekçilerin bağımsız siyaseti ve mazlum halklarının demokratik mücadelelerinin eseri olacaktır.

* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Ekim 2022 tarihli 8. sayısında yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir