Sermaye Düzeni Bedenlerimizi ve Hayatlarımızı Parçalamaya Devam Ediyor!

Bedri Soylu

“Maden ocağınız için yeryüzünü parçaladınız, bedenimi de parçaladığınızı görmüyor musunuz?” Sam Woolagoodja

Eduardo Galeano şöyle yazmıştı: “(Bolivya’da) Kadınlar madene giremezler. Eski bir söylence uğursuzluk getirdiklerini söyler. Bu eski söylence, onları maden işçilerinin kaderi olan erken ölümden kurtarmıştır.”

Soma Katliamında ölenler arasında civardaki Alevi köyünden sadece bir tane vatandaşımız vardı. Hayatını kaybeden madencinin yakını bu durumu şöyle özetlemişti: “Alevi bunlar, kesin isyan ederler diye başta bizi işe de almıyorlardı zaten. Buradan AKP’ye oy çıkmaz ya, umursamıyorlar”

Soma Katliamı ülkenin kimlikçi ve emeği sömüren karakterini bize göstermişti. Hukukun patronlar için ne denli müsamahakâr ve torpilli olduğunu ise bütün yargı sürecinde görme şansı bulmuştuk. Madeni işleten şirketin yöneticileri 301 kişiyi öldürmüştü ancak neredeyse hiç hapis yatmadılar. Soma’da ölen maden işçilerinin avukatları olan Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı ise hâlâ hapiste. Bartın Amasra katliamı sonrasında da neredeyse aynı sürecin yaşanacağını söylemek büyük bir öngörü olmaz.

***

Bartın Amasra’da hayatını kaybeden madencilerin yakınları madende sızıntının günler önce olduğunu ve önlemler alınabilecekken, gerekli müdahalelerin yapılmadığını söylüyorlar. Hayatını kaybeden işçilerden birinin yakını bunu Cumhurbaşkanına kameralar önünde şöyle ifade etmişti:

“Kardeşim 10-15 gün önce ‘Burada gaz kaçağı var bizi patlatacaklar’ demiş. Nasıl ihmal oldu? ‘Patlatacaklar bizi burada’ demiş. 10-15 gün önce söylemiş. Kardeşimin içine doğmuş. Kardeşim göz göre göre şehit oldu.”

Erdoğan madenci yakınının bu ifadelerini mukabele etmeden geçiştirdi. Resmi açıklamada ise “kader” ve “şehitlik” lafları havada uçuştu. Kamuoyu meselenin içinde ihmal olduğunu yüksek sesle vurgulamaya devam edince de kadere imanımız tam diyerek, suçluların yakasına yapışacaklarını belirttiler.

Başka bir haberde ise madenin bakımının bilerek ertelendiği ve bunun da kış öncesi yapılacak olan kömür yardımlarının yetişebilmesi için yapıldığı bir işçi yakını tarafından belirtildi.

***

Amasra’daki madende üretimi Türkiye Taşkömürü Kurumu yapıyor. Bu tesiste yapılan üretim çok büyük oranda devlete satılıyor. Doğrudan devletin işlettiği ve devletle güçlü ilişkileri olan patronların işlettiği bu gibi madenler için işçi alımlarında ise yine patronaj ilişkileri devrede oluyor. Yani herkesi işe almıyorlar. Sömürülen işçilerin maraz çıkarmayacak olması işe alımlarda gözetiliyor. Sistem halkı bir şekilde sömürülebilecek kıvama getirmek üzere tasarlanıyor. Önce borçlandırıyor. Sonra sömürüyor.

Devleti yönetenler ise vatandaşın vergileriyle aldıkları kömürü oy kazanma vesilesi gibi kullanarak yoksullara sadaka gibi dağıtıyor. Zenginden alıp fakire vermiyor. Halkı sömürüp, halktan çalıp, zengine ve kendi oy havuzuna katkısı olacak olan siyasete kaynak yapıyor.

Ayrıca açılan her maden ocağının doğaya ve geleceğimize yapılan bir saldırı olduğunu da görmemiz gerekiyor. Doğada milyonlarca yılda hapsedilmiş olan karbonu kâr hırsıyla salan bir talan ekonomisi hüküm sürüyor.

***

Bu kirli çarkın kazananı kim? Ölenler, feda edilenler, yoksul yaşamaya devam edenler, gururu ve haysiyeti incinenler, özetle sömürülenler belli. İşçiler, emekçiler, yoksul halk… Oy kazananlar, para kazananlar ve çok övdükleri kapitalist sistem katliama ve can kaybına sebebiyet verdiğinde ise “kader” ve “şehitlik” gibi müphem kavramlara sığınarak akıl satanlar da belli.

Bu oyunun bozulması gerekiyor. İşçilerin, emekçilerin, köylülerin ve yoksul halkın örgütlü mücadelesi olmadan da bu oyunun bozulacağı yok.

Bizden ve doğadan çalmalarına izin verdiğimiz müddetçe, Aborjin şair Sam Woolagoodja’nın dediği gibi bedenlerimiz parçalanmaya devam edecek.

***

Bartın-Amasra Maden Katliamında hayatını kaybeden işçiler:

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir