Maden İşçisi Ressamlar (The Pitmen Painters)

Umut Uğur

İngiltere’nin kuzey doğu sahillerinde yer alan Newcastle şehrinin devasa kömür yataklarına sahip Ashington bölgesinde yaşayan ve çalışan maden işçilerine yönelik eğitim faaliyetleri yürüten bir eğitim derneği, The Ashington Group, 1934 yılında bünyesinde değişik bir kurs açma kararı alıyor. Bölgeye en yakın üniversiteden davet ettikleri bir sanat tarihi eğitmeniyle başlattıkları bu kurs, katılımcılarını güzel sanatlar konusunda bilgilendirmeyi amaçlıyor. Çoğunluğu kuşaklar boyu bölgede madencilik yapmaktan başka bir şeyle ilgilenmeye pek vakit bulamamış olan emekçi kitlenin üyeleri olan bu katılımcılar, başlangıçta sanat konusunu tam anlamıyla idrak etmekte hayli büyük güçlükler çekiyor. Sanatın ne olduğu, ne işe yaradığı, neden yapıldığı üzerine hemen hemen hiçbir fikri olmayan katılımcı maden işçileri, eğitmenlerinin büyük gayret ve yaratıcı yöntem arayışları sayesinde yavaş yavaş konuya hâkim olmayı başarıyorlar. Önceleri, her hafta kendilerine ev ödevi olarak verilen bir nesnenin heykelini veya resmini yapıp sınıfta sunduktan sonra bu yaratılarını hep birlikte kritik ederlerken, ilerleyen zamanlarda, ortaya çıkan bazı sanatsal işleri dernekte sergileyerek diğer insanların da yorumuna sunuyorlar. İki yıl sonra da, 1936 yılında, Ashington’daki halka açık ilk sergilerini gerçekleştiriyorlar. Eserlerinde, gündelik yaşamlarında olup bitenleri, evlerinde ya da çalıştıkları maden ocaklarında gördüklerini ve birbirleriyle kültürel etkileşimlerini işliyorlar. İşleri giderek ülke çapında ses getiren bir tarz çıkartıyor ortaya. Değişikler. Dönemin bilinen dışa vurum ekollerinin hiçbirine benzemiyorlar. Kendine has nitelikleri olan bir yapıya sahipler.

Oliver Kilbourn’a ait bir çalışma

Ve sonra 2. Dünya Savaşı yılları yaşanıyor; bombalanan ocaklar, çöken galeriler, kullanmak zorunda kaldıkları gaz maskeleri, zafere katkı sağlamak için var güçleriyle çalışmaya devam etmeleri yansıyor tuvallerine. Ne yaşıyorlarsa, ne görüyorlarsa onu resmediyorlar; sap sade, dosdoğru ve alabildiğine sahici…

1970’li yıllara gelindiğinde, geçen yaklaşık 40 yılın muazzam birikimiyle maden işçisi ressamların işleri İngiltere sanat dünyasında gündeme oturduğu gibi, uluslararası bilinirlikleri de kayda değer biçimde artıyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nde Kültür Devrimi’nden 1980’li yıllara dek ülkede sergilenmesine izin verilen ilk batılı sanat eserleri, maden işçisi ressamların işleri oluyor. Çok beğeniliyorlar.

Maden işçisi ressamlar grubunun en dikkat çeken sanatçılarından biri olan Oliver Kilbourn’un ‘Bir Madenci Olarak Hayatım’ adlı resim serisinde, madenlerde geçen gençlik yılları, sonradan yaşanan modernleşme girişimleri, maden işçilerinin hayatlarındaki değişimler net biçimde izlenebiliyor; hem de gayet samimi bir dışavurum ve politik bakış açısı yansımasıyla… Bugünkü cep telefonu fotoğrafları gibi değil yani!

Sadelik sahiciliği, sahicilik de anlamlı olanı ortaya çıkarır

1988 yılında sanat tarihçisi ve eleştirmen William Feaver’ın kitabına konu olan maden işçisi ressamlarının yarım yüzyıllık muazzam öyküsü, 2007 yılında oyun yazarı Lee Hall’a ilham kaynağı oluyor ve bir tiyatro oyunu olarak yazılıp, aynı yıl Newcastle’daki Live Theatre’da sahneye konuyor. İngiltere’nin kuzeyine has, anlaması oldukça güç, ağır Cordi aksanıyla konuşan dört maden işçisi ve onları anlamakta büyük zorluk çeken sanat tarihi eğitmeni arasında yaşananların sahneye taşındığı ‘The Pitmen Painters’ oyunu, Newcastle’da kısa sürede büyük bir başarıya imza attıktan sonra, aynı yıl Londra’ya, National Theatre’a transfer oluyor. Oradan da New York’a, Broadway’e… Eserin oyuncu kadrosu da, tıpkı maden işçisi ressamlar gibi, birbirlerini gençlik yıllarından beri tanıyan insanlardan oluşuyor ve tam bir ‘ansamble tiyatro’ ekibi niteliği taşıyor. Dolayısıyla, anlaşılan o ki, alabildiğine sahici bir iş çıkartmış görünüyorlar.

Oyun 2009 yılında da, yine Broadway’de, tam 10 dalda Tony Ödülü alan bir müzikal olarak sahneleniyor. Tiyatro eleştirmenlerinin ağız birliği yapmışçasına dile getirdikleri yorumsa, oyunun son derece ilham verici, eğitici ve eğlendirici olduğu yönünde. Oyunun en can alıcı ve temel sorusu da, en başında, sanat kavramı üzerine eğitmen ve madenci ressamlar arasındaki konuşmalarda saptanmış: “Sanat, yapılan bir şey, öyle değil mi?” Böylesine basit bir soruyla başlayan muazzam bir başarı hikâyesi bu. Elin madencisinin fıtratına bak, bir de bizimkine bak!

Oyunun yazarıyla Amerika’da yapılan bir röportajda Lee Hall, “Oyunda öylesine temel sanatsal konular öylesine sade bir şekilde tartışılıyor ki, oyun herkes için son derece anlaşılır bir seminer haline geliyor; hem de çok eğlenceli bir biçimde,” diyor. Emekçi halkların sade ve sahici dili, günümüzün alengirli izahat tarzlarından çok daha ulaşılabilir görünüyor. Anlam, anlam kazanıyor; başlangıçta anlamsızlık varken hem de… Bu insanların diğerlerinden çok daha az fırsatı, çok daha az maddi imkânı ve çok daha az bilgisi olması, sanatsal çözümlemelerde büyük bir avantaja, sadeliğe ve gerçekliğe götürüyor izleyicileri. “Bu insanları bilgisiz insanlar olarak nitelemek doğru değil; sadece başka bilgilerle donanmış olduklarını görmek lazım,” diyor eleştirmenlerden biri. Öyle ya, işte bu başka bilginin dışa vurumu zaten etkileyici olan da.

Kim bilir, belki böyle bir kurs bizim maden işçilerimize de sunulsa, ihmal edilen güvenlik tedbirleri, yağmalanmış, çalınmış ve bu nedenle haritalara işlenmemiş tonlarca kömür cevherinin yarattığı tehlikeli boşlukların açığa çıkması, kader, kısmet açıklamalarının nasıl yalanlar olduğu, gaz sızıntılarının bilinmesine rağmen zorla madenlere sokulan emekçilerin çaresizliği açıkça ortaya çıkabilirdi. Dışavurumdaki bu çocuksu sadelik, hiçbir denetimin yapamayacağı bir kontrol mekanizmasını çalıştırabilirdi. Zira haberin en doğrusu çocuklardan alınmaz mı? Politik olmanın en sağlıklısı sadeliği amaçlamaz mı? Sadelik sahiciliği, sahicilik de anlamlı olanı ortaya çıkarmaz mı? [25.10.22]

* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Kasım 2022 tarihli 9. sayısında yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir