Kadrican Mendi
AKP – sermaye ilişkisi yeni bir aşamaya evrildi; ulus devlet sınırlarını aşan, bölgesel bir emperyal güce evrilen bir iktidar bloğuyla karşı karşıyayız. Başlangıçta bürünülen, ideolojik olarak liberal-muhafazakâr kimliğin imkânlarını ilk on yılda tüketen AKP iktidarı artık, geçtiğimiz 20 yılda kendi elleriyle yarattığı “yerli ve milli ulusötesi sermaye”nin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük; agresif, yayılmacı, neo-ittihatçı bir siyaset ile yeniden pozisyon alıyor.
AKP iktidarı, ülkeyi bir inşaat şantiyesine çevirerek kamusal rant kaynaklarını en yüksek kâr marjları üzerinden, inşaat sektöründe tekel haline getirilen yandaş sermaye grubuna aktardı. Madencilikten, tekstile, eğitimden sağlığa kadar tüm sektörlerde iktidara yakın bir sermaye grubu oluşturdu. İstanbul sermayesi olarak adlandırılan “cumhuriyet seçkinleri sermayesi” bu alanlardan finans/banka sektörüne doğru hızla çekilirken ortaya çıkan boşluğu “Anadolu sermayesi” doldurdu.
Yolsuzluk, kayırmacılık ve liyakatsizliğin yarattığı siyasal tükenmişiliğini 2015 haziran yenilgisi sonrası “ittihatçı” devlet geleneğiyle özdeşleşerek, kendini mevcut faşist bloğunun bir parçası haline dönüştürerek gidermeye çalıştı.
Bunda başarılı olduğu söylenebilir; dindar kesimle milliyetçi siyaset arasındaki çelişkiler, husumetler, nüanslar ortadan kaldırılarak, yeni yekpare bir faşist ideolojik zemin inşa edildi.
Kimler kimlerle beraber?
Bunun içinde sağ siyasal kültürün daha önce bir araya getirilemeyecek unsurları mezcedildi; Abdülhamid’le onu tahttan indiren İttihatçılar, Necip Fazıl’la Nuri Pakdil, Atatürk’le Cübbeli Ahmet, Perinçek’le Devlet Bahçeli “yeni Türkiye”nin politik tasavvurunun parçaları haline dönüştüler. Bu siyasal sembolizmin tüm unsurları şu anda yeni iktidar bloğunun yayılmacı, emperyal amaçlarının propagandasını yapan kitle manipülasyonunun yürütücüleri olarak vazife görüyorlar.
AKP iktidarının önce “yumuşak güç”, “Stratejik derinlik”le başlayan, sonrasında “Arap baharı” sürecinde uğradığı hezimetten dersler alarak çıkan emperyal vizyonu, “devlet”te sağlanan kutsal ittifak sayesinde yeni bir aşamaya yükseldi!
Devlet/sermaye/siyaset bloğunun bu yeni emperyal karakterini doğru tespit edemediğimiz takdirde önümüzdeki sürece dair doğru analizler yapmamız mümkün olmayacaktır.
Afrika’dan Kafkaslara, Azerbaycan’dan Arnavutluk’a, Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar geniş bir coğrafyada AKP sermayesi başta inşaat ve silah sanayi olmak üzere güçlenmeye ve yayılmaya devam ediyor. Tüm bu coğrafyadaki nitelikli ve ucuz işgücünü sermayenin ayakları altına sererken, aynı zamanda üretimi hızla “fason”laştırarak ve taşeronlaştırarak sınıfın birliğine dönük kalıcı darbeler vuruyor.
Karşı karşıya olduğumuz bu yeni gerçeklik kendini güçlü bir şekilde topluma dayatırken, yaklaşan seçim süreciyle birlikte bir yandan burjuva siyasetinin “AKP iktidarının sonu”, cumhurbaşkanı adayı ve milletvekili pazarlıkları gibi aktüel gündem üzerinden tartışmalar devam ederken reel hayatta ise emekçi sınıfın karşısında hızla yükselen, emperyal bir ajandaya sahip bir iktidar bloğunun; “eski Türkiye”nin tüm kirli unsurlarıyla mezcedilmiş bir “Yeni Türkiye”nin, en diri ve cüretkar haliyle karşı karşıyayız!
Bitirirken
Seçim sonuçları ne olursa olsun yukarıda tasvir edilen sermaye bloğunun varlığını güçlenerek sürdüreceği çok açık. AKP’nin alternatifi olarak siyaset yaptığını söyleyen “muhalefet”in AKP iktidarının tüm emperyal tasarılarına tam destek vermesi ise seçimden sonra ne ile karşı karşıya olacağımızın da işaretlerini veriyor.
Yeni emperyal faşizmin karşısında birleşik, çoğulcu, demokratik bir sınıf siyasetin kaçınılmazlığı ise bugün sadece ülke insanları için değil tüm coğrafya açısından hayati ve kaçınılmaz bir görev olarak önümüzde durmakta! [11.11.22]
* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Kasım 2022 tarihli 9. sayısında yayınlanmıştır.