“Savaşa Dair Notlar”ın Hatırlattıkları

M. Turabi Yerli

“Sosyalistler, halklar arasındaki savaşları daima barbarca ve canavarca bulmuşlar ve kötülemişlerdir. (…) Her şeyden önce biz, bir yanda savaşlar ile öte yanda bir ülke içindeki sınıf savaşımları arasındaki ayrılmaz bağlılığı; sınıflar ortadan kaldırılmadan ve sosyalizm kurulmadan savaşların ortadan kaldırılmasının olanaksızlığını ve iç̧ savaşların, örneğin, ezilen sınıfın ezene, kölenin köle sahiplerine, serflerin toprak beylerine, ücretli işçilerin burjuvaziye karşı verdikleri savaşların haklılığını, ilerici niteliğini ve gerekliliğini tamamen kabul ederiz.” (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, sf.11)

Peki, bugün Suriye, Ukrayna, Irak, İran, Türkiye, tüm bu bölgelerde yaşananlar ile sınıfsallık arasındaki ilişkiyi bilimsel biçimde ve objektif olarak masaya yatırdık mı? Yatırdıysak hangi tespitleri yaptık? Tek tek tüm bu ülkelerde ve tabii ki ABD, BK (Birleşik Krallık), AB gibi ülkelerde sermaye sınıfının temsilcilerinin sınıfın ve sistemin ihtiyacı ile ilgili hangi nesnellikler ve siyasi tespitler üzerinden hareket ettiğine dair sağlıklı bir tartışmayı yürütebiliyor muyuz? Bu tartışmayı yürütmeden, savaşlar ve sınıf savaşları arasındaki ilişki bilimsel olarak ortaya konmadan nasıl doğru bir politik hat örülebilir?

“Her savaşın ayrı ayrı, Marx’ın diyalektik materyalizmi görüş açısından, tarihsel bir incelenmesinin yapılması gereğini kabul ederiz.” (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, sf.12)

Bugün bu savaşların her birinin tarihsel incelemesini yaptık mı? Hangi sonuçlara ulaştık? Bu sonuçlar için hangi tarihsel gerçeklerden ve kanıtlardan yararlandık?

“Şöyle bir durumu gözünüzün önüne getirin: 100 kölesi olan bir köle sahibi, kölelerin daha adil bir dağılımı için 200 kölesi olan bir köle sahibine karşı savaşa girişiyor. Açıktır ki, bu durumda, savunma savaşı ya da anayurdun savunulması için savaş deyimlerinin kullanılması, tarihsel bakımdan yanlış ve uygulamada, halkın, işin inceliğini aramayan ve bilgisiz kimselerin, kurnaz köle sahiplerince aldatılması olur. İşte bugünkü emperyalist burjuvazi, köleliği sağlamlaştırmak ve güçlendirmek için köle sahipleri arasındaki savaşı, ulusal ideoloji ve anayurdun savunulması gibi sözlerle halka yutturmak istemektedir.” (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, sf.13-14)

“Bu hakkın savunulması hiçbir biçimde küçük devletlerin kurulmasını özendirmek değildir; tersine, daha özgür, korkudan uzak ve bu yüzden daha geniş ve daha evrensel büyük devletlerin ve devletler federasyonunun kurulmasını hazırlamaktır. Bu büyük devletler, yığınlar için daha yararlı olduğu gibi, ekonomik gelişmeye de daha elverişlidir.” (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, sf.31)

“Ezilen ulusların sosyalistleri ise, hem ezen, hem de ezilen azınlıkların işçilerinin (örgütlenme dâhil) tam bir birliği için savaşım vermelidir. Bir azınlığın ötekinden yasalar yoluyla ayrılması fikri (Bauer ve Renner’in savundukları sözde kültürde-ulusal özerklik) gerici bir fikirdir.” (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, sf.31)

Kalıplarla ve ezberlerle -ki bunların tamamı oldukça farklı tarihsel koşullarda ortaya çıkmış ve yeniden değerlendirmeye muhtaç olan yaklaşımlardır- slogan yaklaşımlarımızla sorunlarımızı çözmeye çalışırken bunun işçi sınıfı için en uygun çözüm olduğunu nasıl iddia edebiliyoruz?

* Bu yazı İKEP merkezi bülteni Paydos’un Aralık 2022 tarihli 10. sayısında yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir