Emek ve Özgürlük İttifakı ve TİP

Zeki Kılıçaslan

Toplumsal Muhalefet cenahında Emek ve Özgürlük İttifakı ve TİP’in tutumu en çok tartışılan konu olmaya devam ediyor. Bu konunun ele alınması bu seçimlerden öte, gelecek mücadele süreçleri için de çok önemli.

İKEP olarak iki yıldır yaklaşan seçimlerdeki tutum konusunda bütün toplumsal muhalefet güçleri için en avantajlı tutumun sosyalist ve emek siyasetlerinin isterlerse kendi yapılarını da koruyarak “birleşik bir emek/sosyalist çatı partisi” oluşturup HDP yanına bu ortak isimle yazılması gereğini savunduk. Bunun için o zaman Selahattin Demirtas tarafından dile getirilen “sosyalist konferans” çağrısını destekledik. Hiçbir yapı böyle bir tutum almadı, bu öneriyi tartışmadı ve herkes kendi pozisyonunu savundu.

Seçimler yaklaşınca bu sefer daha önce bir araya gelip bir kez bile konuşmayanlar, HDP’nin çağrısı ile hemen bir araya gelip bırakın seçim ittifakını, ciddi bir siyasal programda birleştiler ve Emek ve Özgürlük İttifakı oluştu. Emek Partisi ve TiP, seçimlere ittifak altında kendi isimleri ile girmek istiyordu. Fakat seçim yasasında yapılan değişiklikler yürürlüğe girmişti ve ittifak altında iki veya daha fazla parti ismi yazılması çok dezavantajlı duruma gelmişti. Emek Partisi bu durumda isim olarak yazılma talebini geri çekerek HDP’nin kapatılma riski nedeniyle seçime girme kararı aldıgi Yeşil ve Sol Parti listelerinden aday göstermeyi kabul ederken, TİP tutumunu sürdürdü.

Yukarıda da belirttiğim gibi bizler sosyalist/işçi/emek siyasetlerinin, birleşik bir yapı halinde, tüm mücadele ve seçimlerde, esasını Kürt Özgürlük hareketinin oluşturduğu HDP içinde değil, ama onunla ittifak içerisinde sürdürmesinin toplumsal muhalefet açısından daha doğru olacağını savunduk. Bu açıdan TİP’in ısrarının siyasal pedagoji açısindan anlaşılır bir yönu vardır. Ama değişen seçim yasası bu şekildeki bir ittifakı tamamen değil ama büyük ölçüde imkansız kılmıştı. İzlenebilecek tek yok belirlenecek seçim bölgelerinde oyların ittifak içindeki tek partiye verilmesini sağlayarak olabilirdi. Fakat bu ancak HDP’nin ve ittifak içindeki diğer partilerin tam kabulü ile mümkündü (Bu yöntemle Sosyalist Güç Birliği ile bile bir formül bulunabilirdi). Mümkündü ama bunun engeli de bizzatihi TİP’in kendi siyasal yaklaşımı idi. TİP’in başarıları, politikaları tartışılabilir ama asıl sorunu TKP, Emek Partisi, Sol Parti ve diğerleri gibi, hele de konjoktürel bir büyüme yakalayınca, sosyalist eğilimlerden sadece biri olan kendisini, tarihi de es geçerek “emeğin partisi”yerine koyan dar grupçu örgüt tarzıdır. Bu yaklaşım ile ne HDP içindeki sosyalist yapıları, ne de ittifak içindeki diğer sosyalist partileri ikna etmesi mümkün olmazdı.

Gelinen durumda son olarak Ahmet Şık’ın sözlerinin de etkisiyle ittifak oldukça zarar görmüş durumda; fakat sorunlar çözülemeyecek gibi de değil ve bu geleceğimiz için çok önemli.

Aslında sorun Kürt siyaseti ile sosyalist yapıları arasında olmaktan çok daha fazla sosyalist hareketlerin kendi içlerinde ve birbirleri ile iliskilerinde görünüyor. Tabi daha da büyük sorunun sosyalist hareketle işçiler ve emekçi kitleler arasındaki “yabancılıkta” olduğunu unutmadan!

Birleşik, demokratik, çoğulcu sınıf/emek siyaseti!

Kürt sorununda eşitlik temelinde demokratik çözüm!

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir