RUSYA- UKRAYNA (NATO) SAVAŞ DOSYASI

Onların Ortak Çıkarları, Bizim Müşterek Çıkarlarımız

Gazetemizin bu sayısında sözü Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya işçi hareketleri örgütlerine ve onların militanlarına verdik. Çünkü Rusya’daki durum bir mafyacı şefle (Prigojin) onun mafyacı efendisi (Putin) arasındaki çatışmaya indirgenemez.

Henüz azınlıkta da olsalar, bu mafyacıların dışında da işçi sınıfının çıkarlarını savunma bakış açısıyla hareket eden siyasi akımlar var şüphesiz. 24 Haziran’da basına yaptığı açıklamada Putin bunu kendi meşrebince ifade etti zaten. 1917 yılını işaret ederek halkı bir işçi devrimine kadar uzanabilecek olası bir iç savaş hususunda uyardı.

Biden onu çok iyi anlıyor. Prigojin’in hazırlıklarından onbeş gün öncesinden haberdar olduğunu belirtmekle birlikte, Sözcü’lerinin terimleriyle ifade edecek olursak “istikrar”ı bozmamak adına hiçbir şey söylemiyor. Macron da aynı Biden gibi olaylarla hiçbir ilişkileri olmadığını belirtiyor.

Putin, 1917 Ekim Devrimini, yani sermayeyi tarihte ilk defa kalıcı bir tarzda mülksüzleştiren devrimi işaret ederek, büyük kapitalist güçlerin yöneticilerine aslında ortak çıkarlara sahip olduklarını hatırlatıyor. “Ben devrilirsem ülkede kapitalist rejim işçiler tarafından yıkılabilir” diyerek gözdağı veriyor.

Putin rejiminin temelleri bundan otuz yıl kadar önce SSCB ekonomisinin üzerine bir çekirge sürüsü gibi çökerek özelleştirme ve talanlara yol açan bir zemine dayanıyor.

Kamu mülkiyetinin yokedilmesi ellerinde muazzam zenginlikler toplayan bu asalak oligarkların toplumsal rejiminin doğmasına imkan sağladı.
Şüphesiz Batı’nın siyasal rejimleriyle Putin’inki arasında farklar vardır… Şöyle ki: Moskova hiçbir zaman siyasal demokrasinin hakimiyeti altında bir ülke olduğu iddiasında bulunmadı. İlkesel olarak Washington, Berlin ya da Paris ise öyle olduklarını iddia ediyorlar. Bununla birlikte Fransa’nın V. Cumhuriyet rejiminin her geçen gün nasıl daha baskıcı ve anti-demokratik bir biçime büründüğünü de herkes görüyor.

Şüphesiz aralarında farklar var… Ama emperyalizmin Afganistan’dan Suriye’ye, Irak’tan eski Yugoslavya’ya kadar uzanan birçok ülkeyi açtığı savaşlarla parçalaması ve talan etmesi için Putin’i bahane etmesi gerekmemişti. Tabii bu arada Fransa’nın Mali’ye ve başka ülkelere yeni sömürgeci askeri müdahalelerde bulunduğu gerçeğini de göz ardı etmeyelim.

Şüphesiz aralarında farklar var… Ama hepsinin dayandıkları toplumsal zemin aynı: Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet rejimi. Savaşın kökeninde işte bu var. Ünlü yazar Paul Valery’nin şu cümlesini hatırda tutalım: “Savaş; birbirlerini tanımayan insanların, birbirlerini tanıyan ama öldürmeyen insanların çıkarları için birbirlerini katletmesidir.”

Rusya’daki 23-24 Haziran macerası şüphesiz yeni maceralara yol açacaktır. Dün, emperyalist müdahalelerle İrak, Afganistan, Libya ve Suriye’nin parçalanması gibi, yarın Rusya da bir parçalanma riskiyle yüzyüzedir. Ama bu durum Putin’in, Biden’in ve Macron’un herbirinin işçi sınıfının kapitalistler tarafından sömürülmesi hakkını kendi tarzlarında savundukları gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bu temelde çıkarları bir. Nasıl ki, mevcut sınırların ötesinde Rusya’nın, Ukrayna’nın, Beyaz Rusya’nın ve bütün dünya emekçilerinin ve halklarının çıkarları bir ise.

Bizleri birleştiren tek bir zorunluluk var: Ateşkes, hemen şimdi!

Daniel Gluckstein

(Fransa Bağımsız Demokratik İşçi Partisi’nin yayın organı TT’nin (İşçi Kürsüsü) 28 Haziran 2023 tarihli sayısının başyazısı)

Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya’dan iletiler…

23-24 Haziran: Rus Devletinin zirvesinde SSCB dönemi imtiyazlı azınlığından doğmuş mafyacı hiziplerin birbirleriyle kapışmasının yolaçtığı kriz… Fransa’daki Bağımsız Demokratik İşçi Partisi’nin (POID) gazetesi “La Tribune des Travailleurs” (İşçilerin Kürsüsü) Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya’daki işçi örgütlerinin ve militanlarının iletilerini yayınladı. İşte bu iletiler:

“Barış İçinde Yaşamak İsteyen Rusların Bu Çatışmadan Hiçbir Çıkarı Yoktur”

“Savaş dursun! Birlikler evlerine dönsün!”

Ukrayna’ya savaş açan mevcut Putin rejiminin politikası mantıki sonucuna uzandı: Rusya Federasyonunun bağrında bir iç savaş tehlikesi! Yüzsüzlüğü, yalancılığı ve hırsızlığıyla çürümüş Putin Devletinin mevcut durumdan hoşnutsuz sivilleri ve askerleri yeni bir askeri diktatörlüğe sevketmek isteyen karizmatik bir özel ordu şefi karşısında içine düştüğü durumu ibretle izliyoruz (…)

Artık yeter!

Ülkelerinin kalkınmasını ve barış içinde yaşamasını arzulayan hiçbir Rus’un bu kapışmadan kendisi için bir fayda umması mümkün değildir. Ama bu gelişmeleri kayıtsızlıkla izleme hakkına da sahip olamayız. Barışı, adaleti ve demokrasiyi ancak kendi mücadelemizle elde edebiliriz. Şüphesiz, şu an için, savaştan çıkarı olanları ve sorumluları tek bir darbede yıkabilecek kitlesel ve militan bir “üçüncü gücü” hayal etmek oldukça zor. Böyle bir güç bugünden yarına ortaya çıkmayacak, ama hiç çıkmazlık da edemez (…) Savaşı durdurmak, askerleri evlerine döndürmek, zehirli militarist rejimi ve onun oligarşik temelini yıkmak öfke içindeki bilinçli Rusların başlıca talepleridir. Birleşelim!

Telegram Novoyna Kanalı

(Savaş karşıtı işçi militanlar tarafından kurulmuş bilgilendirme ağı)

“Bonapartist Rejim ve Prigojin”

Putin’in bonapartist rejimi, devlet bürokrasisinin ülkede ekonomik olan egemen sınıfla birlikte halka karşı uyguladığı bir baskı rejimidir.
Normalde devletin şiddet tekeli burada çok önemli bir ilkesel özelliğe sahiptir. Savaş sırasında savunma bakanının işlevlerinin devre dışı bırakılması bu ilkelerin çiğnenmesi anlamına geliyor. Savunma bakanlığı ile Prigojin arasındaki gerilimler sürekli artmış, temel nedeni politik olmaktan çok paraya dayalı bu gerilimler çatışmaları körüklemiştir.

Savunma bakanı Şoygu “gönüllü” yapılara çeşitli sözleşmeler dayatmış ve bu durum ister istemez Prigojin’e mali kaynakların akışını engellediğinden, onu, tamamen dekoratif bir figüre dönüştürme tehdidi anlamına gelmiştir. Prigojin bu mali şantaja medyatik zeminde bir mücadeleyle karşı çıkmıştır. (…)

Prigojin’in ekonomik programı “Putinizm”inkinden hiçbir farklılık göstermiyor. Ancak Prigojin ayaklanması sırasında gerçekten de zayıflık gösteren askeri komutadan hoşnut olmayan herkese çağrı yapmıştır. Açıklamaları; “zafere kadar savaş” taraftarlarını, yani Prigojin gibi ekonominin askerileştirilmesini, genel seferberliği ve ülkede sıkıyönetim ilanı isteyenleri cesaretlendirmiştir. Böyle bir programın işçilere ve askerlere yönelik çağrısı şudur: Bugüne kadar olduğu gibi savaşa pasif bir destek vermekten vazgeçin, aktif savaş taraftarları olun!

Enternasyonalist Komünistler Örgütü

“Gerçek Cephe Hattı”

İsyan, Putin rejiminin yekpare olduğu iddiasının bir yanılsamadan ibaret olduğunu gösterdi. Gerçekten de, rejim, kendi çıkarları için emekçilerin kanlarını akıtmaya hazır klanlara bölünmüş durumda. Umalım ki, bu kalkışma, hala hükümetin propagandalarına inanmaya devam eden Rus emekçilerinin gözlerini açmalarına yardımcı olur da sürmekte olan savaşın gerçek karakterini anlarlar.

Putin ve Prigojin (Batı’nın ve Ukrayna’nın oligarkları da dahil olmak üzere) her gün kendi iktidarları ve özel mülkiyet için ölen Rus ve Ukraynalı emekçilerin “kelle” sayısıyla alay ediyorlar. Rus ve Ukraynalı emekçilerin “vatan savunması”na dayalı yalan söylemlere inanmaktan vazgeçmeleri ve şu gerçek cephe hattını inşa etmelerinin zamanıdır artık: Bu hattın bir tarafında hırsızlar, öbür tarafında soyulanlar var. Bir tarafta sermayedarlar, öbür tarafta emekçiler var.

IV. Enternasyonal’in Yeniden Teşkili için Örgütlenme Komitesinin Taraftarları Rus Grubu

“Tek Çözüm Bu Asalaklara Karşı Birleşik Mücadeledir”

Her iki oligark kampı da kimin vatan haini, kimin vatan evladı olduğu konusunda birbirleriyle atışıyorlar. Ama bunun ister bilincinde olsunlar ister olmasınlar, her ikisi de ülkelerinin ve halklarının düşmanıdırlar. Herbiri kendi çıkarları için ve “vatan hainleri”ne karşı ülkelerinin proletaryasını mezbahaya yollamış asalaklardır. Bugün birbirleriyle kavgaya tutuşmuş haldeler ve sözde hizmet ettikleri halklarını özel mülkiyet adına iki ateş arasında bırakmışlardır.

Rusya Federasyonu, her kapitalist devlet gibi, birleşik bir ülke değildir. Kapitalist toplumda her zaman iki vatan vardır: Proleterlerin vatanı ve burjuvalarınki. Kapitalistler proletaryayı her zaman kendi amaçları için kullanırlar. Bizi sadece başka ülkelerin proleterlerine karşı değil, aynı zamanda kendi vatandaşlarına karşı da savaşa gönderirler. Donbass’dakilere sorun bunu! Bunu her zaman yaptılar ve biz izin verdiğimiz sürece de yapmaya devam edecekler.

Bütün bu olaylar, az da olsa ilerici bir burjuvazinin olmadığının, bunların hepsinin asalaklar olduğunun sarsılmaz kanıtları değil mi?

İşte bu durumdan tek kurtuluş yolunun dünya ölçeğinde tüm emekçilerin bu asalak güçlere karşı birleşmiş mücadelelerinden geçmiyor mu?
Bu mücadele ancak proletaryanın devrimci partisinin çabalarıyla yürütülebilir. (…)

Sınırın öte tarafındaki yoldaşlarımıza şunu söyleyebilecek durumdayız: “ Bugünkü Ukrayna’nın yarınki Rusya olacağını” bildiğimiz için her zamankinden daha fazla ortak mücadeleye ihtiyacımız var. Bütün ülkelerin proleterleri birleşin!

Ukrayna İşçi Cephesi iletisi

“Sadece Oligarşik Kapitalizmle Kesin Bir Kopuş…”

Oligarşik kapitalizm Rusya’yı bir kanser uru gibi yiyiyor. 1917 Ekim Devriminin kazanımlarının büyük bir bölümünden emekçileri yoksun bıraktı. “Piyasa” ve özelleştirme ekonominin dinini oydu. Günümüzde iş öyle bir noktaya geldi ki, burjuva devleti bile bu zehirli kapitalizm tarafından iliklerine kadar kemirildiği için bazı sektörlerde bu devletin bile sadece dış kabuğu kaldı. Savaştaki silahlı kuvvetlerin yetkinliği azaldığı gibi ülkenin yönetilebilirliğini de ortadan kalkmış durumda. Özel askeri şirketler ve onların gizli veya açık sahipleri Federal hükümetin ordusuna alenen cephe alabiliyorlar. Rusya Latin Amerika yoluna mı giriyor?
Sadece emekçilerin haklarının üzerinde değil aynı zamanda bütün ülkenin halkının çıkarları üzerinde tepinen bu intihar eğilimli oligarşik kapitalizmin memleketi uçuruma sürüklemesinin engellenmesi için ondan kesinlikle kopulması zorunludur. Aynı durum Ukrayna için de söz konusudur. Bu iki kardeş halk arasında adil bir barışın inşası ancak böyle gerçekleşebilir. Biz Beyaz Rus’lara gelince. Bütün gücümüzle bu barışı tesis etmeye çalışacağız.

Beyaz Rusya’dan işçi militanı Yuri Gluçkov

“Sokaktaki İnsanların Kendiliğinden ve Ani Politikleşmesi”

Bana göre dünkü başkaldırının belli başlı sonuçlarından biri Rostov sokaklarındaki insanların kendisinden ve ani politikleşmesi oldu. Bir yıldan uzun bir süredir politikanın sessizliğe büründürüldüğü ( ya da küçük fısıldaşmalara hapsedildiği) bir ülkede politik tartışma birden alevleniverdi. Ve bu harlanma, muhaliflerin alışık olduğumuz sakin toplantılarından ziyade tankların sokaklarında görüldüğü sırada o güne kadar burunları havada dolaşan yerel yetkililerin donup kaldıklarına şaşkınlık içinde tanık olan sıradan insanların ani politikleşmesiydi. Rostov’un sakinlerinin Progijin faşistine duymuş oldukları anlık sempatiden dolayı onları istediğiniz kadar suçlayabilirsiniz. Oysa buradan çıkartılması gereken ilk sonuç şuydu: Ciddi kriz anlarında insanların içinde bulundukları politik vurdumduymazlık halinden bir anda sıyrılma yetisine sahip oldukları görülüyor. Ve rejim açısından esas tehlikeli olan da budur.

Liza Smirnova

Nevoyna başredaktörü

             
Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir