Şadi Ozansü
Bugün Türkiye’de AKP, CHP, MHP, İYİP, SP, YRP ve BBP dahil bütün rejim partileri Filistin’de İki Devletli “Çözüm”ü onaylıyorlar. Tuhaftır bu “çözüm”ü Avrupa’nın bütün Sağ partilerinin yanı sıra “Sol” partileri de savunuyorlar (SP’ler, KP’ler, Yeşiller vs.). Ama bunların hepsinden daha tuhaf olan Türkiye’de işçi sınıfı adına hareket ettiğini ifade eden sol yapıların çoğunluğu da İki Devletli “Çözüm”ü tek çıkar yol olarak gördüklerini, sadece bunun denetiminin adil bir tarzda(?) yapılması gerektiğini ileri sürüyorlar. İşte bir işçi partisi olarak bizi ilgilendiren esas bu kesimin aymazlığı!
Soruna biraz daha tarihsel bakalım:
Birleşmiş Milletler Teşkilatına 1947 Yılı Eylül ayında 2. Dünya Savaşının galip devletlerinin aralarında anlaşarak aldırdıkları 181 no’lu kararla Filistin toprakları parçalanmış oldu. Üzerine işgalci bir yabancı devlet yerleştirildi: İsrail devleti!
Filistinli Araplar, ülkede zaten yaşamakta olan Filistinli Yahudilerin yanı sıra bu topraklara sığınan Yahudileri de dostça karşılıyorlardı. Dolayısıyla bir yabancı işgal devletine ihtiyaç yoktu. Ama emperyalist “çözüm” öyle istedi, çünkü esas sorun bölgenin bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarının kendi denetimleri atlında tutulmasını sağlayacak daha güvenilir bir koçbaşına duydukları ihtiyaçtı. Barışçı Yahudilere değil savaşçı Yahudilere ihtiyaçları vardı. Dolayısıyla bir koçbaşı ancak Siyonist (yayılmacı işgalci) olursa etkili olabilirdi ve öyle de oldu. İsrail devleti sadece Filistinlilerin değil, bölgenin bütün yoksul halklarının kendi kaderlerini tayin haklarını ve kapitalist/emperyalist sömürüye isyanlarını bastırmak için bir zorunluluktu.
Oysa Filistin aslında Arapların, Yahudilerin, Müslümanların, Hıristiyanların ortak yurdunun adıydı. Söz konusu olan Filistinli Araplar, Filistinli Müslümanlar, Filistinli Yahudiler, Filistinli Hıristiyanlar ve diğer Filistinlilerdir. İsrail devleti bu yapıyı bozdu, çünkü bu devlet işgalci ve yayılmacıydı.
Ama İsrail devletinin kuruluşu siyonist ideolojinin ruhuna uygun olarak aynı zamanda ırkçıydı da. İsrail devleti kan bağına dayalı bir ırkçı ve teokratik devlettir. Saf bir Yahudi devletidir. İşgal ettiği topraklar üzerinde Yahudilerin dışında kimsenin yaşamasına izin vermez, izin verdiklerinin de ancak ikinci sınıf vatandaş olmasını kabul eder. Siyonist liderlerin ifadesiyle “Yahudi olmayanlar ancak hizmetçi olabilirler.” Ve bu durum sadece Araplar ve Müslümanlar için değil o topraklarda yaşayan Hıristiyanlar için de böyledir.
Ortada Filistinliler ve İsrailliler ya da Filistinliler ve Yahudiler yok. Sadece Filistin topraklarında birbirlerine bilinçli olarak düşmanlaştırılmış topluluklar var.
Günümüzde başta ABD emperyalizmi olmak üzere genel olarak emperyalizmin -Fransa, Büyük Britanya, Almanya, İtalya ve diğerleri- İsrail devletine nasıl destek verdiklerini görüyoruz. Bunun sebebi İsrailli Yahudilerin kara kaşına ve kara gözüne hayran olmaları ya da onları daha çok sevmeleri değildir. Onlar için önemli olan onların çıkarlarına kimin daha fazla hizmet edeceği ve dünya nizamlarını kimin daha iyi koruyacağıdır.
Emperyalizmin Filistin’i 1947’den sonra 1993’te daha da parçalayıp siyonist devlete yem yaptığı Oslo anlaşmaları İki Devletli “Çözüm” rezaletini günümüzde tam bir trajediye çevirmiş bulunuyor.
El Fetih liderliği 1947 BM kararına karşı 1964’te yayınladığı Filistin Şartıyla, o güne kadar topraklarından zorla sürülmüş bütün Filistinlilerin yurtlarına geri dönme haklarını da içeren ve Filistinli Araplarla Filistinli Yahudilerin ve diğer Filistinli toplulukların dinine ve milletine bakılmaksızın eşitlik içinde kardeşçe yaşayacakları Birleşik, Laik ve Demokratik bir Filistin Devletinin vatandaşları olacaklarını ilan etmiştir. Bu Şartı, El Fetih’le birlikte çok daha sonra kurulan Hamas da uzun yıllar kabul etmiştir. Ancak önce 1993 yılında FKÖ İki Devletli “Çözüm”ü kabul etmiş ve ardından 1 Mayıs 2017’de Hamas da aynı yola girerek İsrail Devletinin varlığını, yani İki Devletli “Çözüm”ü kabul etmiştir. Bu kabulleniş aslında Filistin adına ihanetin ve bugünkü vahşetin kabulüdür.
Filistin sorununun hakiki çözümü vardır
Çözüm vardır ve öncelikli olarak siyonizmin yenilgiye uğratılmasıyla mümkündür. Bu yenilgi ancak öncelikle bölgesel bir mücadeleyle başlayacak olsa da aynı zamanda uluslararası bir mücadeleyi davet eder. Şöyle ki: Filistin’in bütün yoksul Araplarını ve Yahudilerini aynı bayrak altında birleşik, demokratik ve laik bir Filistin devletinin kuruluşu için birlikte mücadeleye çağırır. İki Devletli “Çözüm” yerine, yani siyonizm destekli emperyalist çözüm yerine, parçalanmış Filistin’in yeniden birleşip ayağa kalkmasını sağlayacak tek hakiki çözüm budur: İsrail Devleti yerine bütün tarihsel Filistin toprakları üzerinde Arapların, Yahudilerin, Müslümanların, Hıristiyanların ve diğer toplulukların geçmişte olduğu gibi barış ve eşitlik içinde yaşayacakları Birleşik, Laik, Demokratik bir Filistin. Bu tek çözümün yıllarca çok ütopik olduğu söylenegeldi. Tam tersine yetmişbeş yıldır süregelen vahşetin de artık açıkça gösterdiği gibi aslında hakiki tek çözüm budur. Varolan İki Devletli “Çözüm” ise tam bir distopyadır.
Bütün gelişmeler, liderliklerinden (FKÖ, Hamas ve diğerleri) bağımsız olarak bir türlü teslim alınamayan “küçücük” Filistin Devriminin, müesses emperyalist dünya düzenini nasıl sarsmakta olduğunu ve sadece işbirlikçi bölge ülkelerinde değil, emperyalist metropollerde bile işçi sınıfını ve ezilenleri harekete geçirebildiğini gösteriyor.
Bugün bu ifade ettiğimiz mücadele hattına bağlı yol alınabilmesi için İKEP olarak şu andaki acil çağrımız Filistin’in daha da parçalanmasına engel olunması için Türkiye’deki, Ortadoğu’daki ve dünyadaki bütün işçi örgütleriyle mazlum halklarının öncelikle şu talepleri haykırmaları elzemdir:
GAZZE’DEKİ KATLİAM DURDURULSUN!
GAZZE ABLUKASI KALDIRILSIN!