Metin Algül
Tekirdağ Türkiye’nin en büyük sanayi illerinden biridir ve yurdun her yerinden göç almaktadır. Ancak bu hızlı sanayileşme beraberinde zenginlik getirmemektedir. Emeğin çok düşük seviyelerde ücretlendirilmesi ve köylülerin maddi olanaklarını yitirmeleri, tarımın bitirilmesi Tekirdağ ve özelikle Ergene, Çerkezköy ve Çorlu’nun en büyük sorunlarıdır.
Sanayiide çalışan işçiler asgari ücret düzeyinde bir gelire sahipler ve dolayısyla geçinebilecek bir maaşı elde edemiyorlar. Bu bölgede sendikasız çalışma oranı yüzde 90’dır, sosyal haklar eksik kalmıştır, daha önce var olan haklar işçilerin ellerinden alınmıştır. Önceki üç seçim dönemi boyunca dahi kayıtdışı çalışmaya müdahale edilmemektedir.
Valiliklere “kayıt dışı çalışmayı engelleme” genelgesi
Bu hususta bir örneği aktarmak istiyorum: Geride bıraktığımız icraat döneminde yetkililer yurttaki tüm il valiliklerine bir genelge yolladı ve valilerden kayıt dışı çalışmayı engellemelerini istedi. Yetkililerin bu emiri verirken ne kadar samimiyetsiz olduğu, takip eden uygulamalarda hemen gün yüzüne çıktı. Tekirdağ’da bu talimat uygulanmadığı gibi, yetkililer tarafından uygulama da hiç bir biçimde takip edilmedi. Aksine her sendikalaşma sürecinde kolluk güçleri, hak mücadelesi veren işçiler aleyhinde yoğun güç kullanmayı tercih ettiler ve direnişleri engellediler.
Sendikalaşma anayasal hak olduğu halde, sendikalaşmaya çalışan işçiler dövülmekte tehtit edilmektedir. İşten atılmaktadır.
Çarpık sanayileşme
Tekirdağ’ın diğer bir sorunu da hızlı ve plansız sanayileşmenin getirdiği çarpık kentleşmedir. Tekirdağ’da meskun alan, ilçe merkezi, köy alanı, meralar vb. sınırlar hiçe sayılarak her yerde sanayi tesisleri kurulmasına ve doğanın tahrip edilmesine idareciler tarafından imkan sunulmaktadır. Kanun ve nizam hiçe sayılmaktadır.
Belediyeler sanayileşme namına hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmemektedir. Evler arasına, evlere yakın alanlara, köyler mahalleye dönüştürülerek köylerin otlak alanlarına el koyup kentin ihtiyacının çok fazlası sanayi siteleri yapılmaya devam edilmektedir. Hem mahallelere, köy meralarına el koyarak Çorlu’yu sanayileştirip, kirletip, sonra da Çorlu’yu il yapalım, sanayi kirliliğine karşı koyalım gibi sahte gündemlerle halk oyalanmaktadırlar.
Kirlenen çevre ve sular
Trakya’da göletler ve dereler yirmi yıl öncesine kadar balık tutulabilen yerlerdi, ancak bugün gelinen noktada bu havzalara sanayilerin atık suları boşaltılmakta ve tüm doğa bir cehenneme dönüştürülmektedir. Bir tarım kenti olan Tekirdağ, düne kadar peyniri, sütü, ayçiçeği ve soğanı ile ünlüyken; bugün tarlalarına kimyasal sular akıtılmaktadır. Tekirdağ artık Türkiye’nin en pis havasına sahip kentlerden biri haline getirilmiştir. Tekirdağ’da tarım çökertildiği için köylüler artık ihtiyaçlarını marketlerden sağlamak mecburiyetinde kalmıştır.
Diğer bir konu da “su sorunu”dur. Açıklamaya çalıştığım kirlilik sebebiyle Tekirdağ’da hiç kimse musluktan su içmemekte ve marketlerden su satın almaktadır. Ancak bazı su firmaları bu kirli suyu yer altından çekmekte ve Türkiye’ye pazarlamaktadır.
Halk sağlık endişesiyle bu suları içmezken, bu kimyasal atıkların toprağa salındığı yerden tüm Türkiye’ye suların satılmasını sorgulamak gerekir.
Çorlu Tekirdağ’ın nüfus olarak en kalabalık ilçesi ve sanayinin yoğun olduğu ilçesidir. İşçi haklarının tanınmamasının ve çevre kirliliğinin en yoğun olduğu ilçesidir.
Sorunlar suçsuz halkın örgütlenmeleriyle çözülebilir
Burada yapılan, sahte, halkı kandıran “kirliliği-kokuyu önleyelim toplantıları” gerçek çözüm üretecek platformların kurulmasını engeleyen toplantılardır. Sorunu yaratanlarla sorun çözülmez. Ancak suçsuz halkın örgütlenmeleriyle çözülebilir. Tek çözüm Çorlu’da kayıt dışı çalışmayı süresiz sonlandırmaktır. Bu kent kirliliği de, kayıt dışı çalışma ve kural dışı sanayileşmeyi de, kanunsuz yapıları da ancak bu şekilde çözebilir.
Tekirdağ temiz göletlerini kaybetti, tüm göletler renkli suya dönüştü. Yüzülen sularını kaybetti. İçilemeyen içme sularından, toprağa salınan fabrika kimyasal sularından, gün boyu kokan havadan bu kentin belediyeleri, sanayiciler, yerel yöneticiler sorumludur. Çözümün yolu bağımsız yönetimdedir. Çorlu’da çevre katliamının, işçi haklarının tanınmamasının, işçi kıyımının sorumluları bellidir; tek çözüm işçi sınıfı hareketi ve yönetimidir.