Trump bir tehdittir ama onu durduracak olan Demokratlar değildir – Cliff Conner’a Yanıt

Cliff Conner’ın “Kamala Harris’e Oy Vermenin Marksist Gerekçesi” başlıklı yazısı ile birlikte Alan Benjamin’in bu yazıya verdiği bu yanıt ABD’de Socialist Organizer dergisinin 19 Eylül 2024 tarihli özel sayısında yayınlanmıştır:

Sevgili Cliff,

Kasım 2024 seçimleri ile ilgili yazınızı okumak beni şok etti. 1970’lerin sonlarında SWP’ye (Sosyalist İşçi Partisi) katıldığımda, International Socialist Review’ün (Enternasyonal Sosyalist Dergi) ve harika Sosyalistler için Eğitim el kitapları serisinin eş-editörü olarak yol göstericilerimden biriydiniz. Evet ne yazık ki bu kelimeleri yazmak beni çok üzse de yazınız hareketimizden, aslında Marksizm’in temellerinden 180 derecelik bir sapmayı temsil ediyor.

Neden yazınızla aynı fikirde değilim?

Marksist olarak, sosyalist olarak, işçi sınıfı bağımsızlığının savunucularıyız ve bundan asla vazgeçmemeliyiz. Marksizm’in temelinin sınıf bağımsızlığı olduğunu biliyoruz. Kapitalizm altında, üretim ilişkilerinden kaynaklı olarak burjuvazi işçi sınıfının acımasız bir düşmanıdır. Emperyalizm döneminde, yani kapitalizmin ölüm sancılarında — kapitalizmin en tehlikeli döneminde — bu özellikle geçerlidir.

Kamala Harris ile ilgili olarak “daha az kötü olanı” savunmanız, sınıf bağımsızlığı mücadelesini baltalamaktadır. Bu tutumunuz özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde bir İşçi Partisi için verilen mücadeleye zarar vermektedir. Marksizm, teori ve pratiğin birliğinin devrimci partiyi inşa etmenin hizmetine koşulmuş halidir. Troçki, devrimcilerin her zaman kitleleri iktidarı ele alma asli sorununa yönlendirecek yollar araması gerektiğini açıklamıştır. En ileri, “taçlandırıcı” geçiş talebi, İşçi Partisi tarafından bir işçi hükümetinin kurulması olacaktır.

Socialist Organizer, bugün ve yarın, işçi mücadelesini ileriye taşıyabilmek için Demokrat Parti’den kopuşun acil bir ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor. Tüm emekçilerin ve ezilenlerin ihtiyaçlarını ifade edecek ve onların patronların ikiz partilerine olan tabiiyetlerini kıracak, işçiler için ve işçilerin bir hükümeti perspektifini ortaya koyacak yeni bir partiye ihtiyaç var.

Bu görüşle temel olarak hemfikir olduğunuzu ancak şu anda bir istisna yaptığınızı yazıyorsunuz. Ancak işçilere Trump’ı yenilgiye uğratmak için “burjuva demokrasisini” kurtarma çağrısı yapıldığında, işçi sınıfı asla ileri gidemeyecektir. Aslında Demokrat Parti’nin kendisi “burjuva demokrasisi”ne sırtını döneli çok oluyor. , Bizim tarihimizde kurumsal iki partili tekelci yapıyı burjuva demokrasisini önce kutsamaya sonra da ondan kalan kırıntıları korumaya zorlayan sadece işçilerin ve ezilenlerin bağımsız kitle mücadeleleri olmuştur.

Bu emperyalizm çağıdır

Cliff, içinde yaşadığımız en yıkıcı aşamasındaki emperyalizm çağıdır – işçi, insan haklarının ve demokratik hakların her gün her iki kapitalist parti tarafından ortadan kaldırıldığı bir dönemdir. Sen ise yazında sanki hâlâ yükselen kapitalist gelişim dönemindeymişiz gibi yazıyorsun. Kamala Harris, dünyanın gördüğü en güçlü – ve ölümcül – ordunun başkomutanı olarak görev yapacak.

Kamala Harris bir şahindir. Trump ile olan tartışmasında, ABD Ordusu’nun ölümcül kapasitesini güçlendirmeyi amaçlayacağını açıkça belirtti ve bu ölümcül kapasiteyi “ABD çıkarlarını savunmak” için dünyanın herhangi bir yerinde kullanmaktan çekinmeyeceğini söyledi.

Ben Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında nitel bir fark olduğuna inanmıyorum. Elbette bazı önemli farklılıklar var, ancak bunlar niteliksel değil. Ve kapitalist politikacılara, özellikle de ana emperyalist partinin, Demokrat Partinin adaylarına destek vermemenin bağlayıcı bir ilke olduğuna inanıyorum.

Marksistler olarak, sosyalistler olarak, bizler enternasyonalistiz— ve hep öyle olmalıyız. Dünyada gitgide artan sayıda çatışma noktası var — bunların bazılarında çatışma soykırım boyutuna varıyor. Kökleri ölüm sancısı çeken kapitalist sistemde olan bu açık barbarlık, ABD emperyalizmi tarafından finanse edilmekte ve yönlendirilmektedir; ve başında da Demokrat Parti vardır.

Gazze’nin ve şimdi Batı Şeria’nın yıkımı, Biden’a haklı olarak “Soykırımcı Joe” lakabını kazandırdı. Yaşananların II. Dünya Savaşındaki ölüm kamplarıyla paralelliğini kurmak mümkün. Kamala Harris, Gazze konusunda asla partisi ile ters düşmedi. O katı bir savaş yanlısı. Bugün mevcut olanlardan daha “ölümcül” silahlara sahip olmayı istiyor. Cumhuriyetçilerle farkı mı? Sıfıra yakın. Ve savaş bölgede yayılırken Harris-Walz ikilisinin, seçimi kazanacaklarını ve zaferlerini kutlayacaklarını varsayarsak, bunun ardından “terörizmle savaş” adına bu savaşı devam ettirmeleri bekleniyor.

Elbette Ukrayna da var; burada da Zelinsky ve onun faşist ittifaklarına daha yeni 61 milyar dolar ABD askeri desteği verildi. Siperlerinden gelen görüntüler I. Dünya Savaşı görüntülerinden hortlamış gibi olan bu bitmeyen savaşı önce provoke eden sonra da ona sürekli yakıt taşıyan ABD oldu. Bu emperyalistler arası bir savaştır, tarafların hiçbiri işçilerin veya gençlerin çıkarlarının savunucusu değildir (Putin’i de Zelinsky’yi de desteklemiyoruz). ABD’nin generalleri ve silah üreticileri bu savaşı çok seviyor çünkü büyük karlar sağlıyor ve Rusya’nın askeri gücünü zayıflatıyor – böylelikle de nihai hedefe, yani Çin’e karşı savaşa daha iyi hazırlanılmış oluyor (bunun öncül çatışmaları gelecekteki çatışmaların bir uyarısıdır, Ukrayna üzerine olan makaleye bakınız).

Trump ile tartışmasında Biden Çin ile yakınlaşan savaşa değindi ve Trump’tan daha şahin bir portre çizdi. Aynısı Kamala Harris için de geçerlidir. Avrupa’da NATO ülkeleri şimdiden Rusya ve Çin ile savaşa hazırlanıyorlar. Yaklaşan savaşa ilişkin olarak Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki farklılıklar var mı? Hayır.

Liste uzun: Yemen’e yönelik ABD savaşı. Küba’ya yönelik ABD savaşı (Küba halkı ABD ambargosu ile açlığa sürükleniyor), Hugo Chávez’e yönelik olarak başlayan ve şimdi de Nicolas Maduro’ya karşı sürekli darbelerle devam eden Venezüella’ya yönelik ABD savaşı, (bir vekil aracılığı ile yeni bir işgalin söz konusu olduğu) Haiti’ye karşı ABD savaşı… tümü de Demokrat Parti tarafından çıkartılmış.

Ben Filistin halkının ve dünya çapında ezilen halkların, özellikle de tüm engellemelere karşın verdikleri devrimci mücadele bana sosyalist olmamda ilham vermiş olan Küba halkının yok edilmesinin sorumluluğunu taşıyan Demokrat Parti adaylarına oy veremem ve oy verilmesi çağrısı yapamam.

ABD emperyalizminin bugün oynadığı bu role ilişkin söylediklerime katılıyor olabilirsin (gerçi tartışmalarımızdan Ukrayna’daki savaşa ilişkin kararsız olduğunu biliyorum) ama kuşkusuz ki konu ABD emperyalizminin içerde sürdürdüğü emperyalist savaşa geldiğine esas tehlikenin Trump olduğu yanıtını vereceksin. Ben tüm toplumsal protesto hareketlerini mas etmek konusunda üstat olanların Demokratlar olduğunu çok önceleri öğrendim. Bu her seferinde yeniden görülmüştür, son iki örneği ise göçmen hakları hareketi ve Siyah Hayatlar Değerlidir olmuştur. Demokratlar bu hareketler için mezar kazıcılardır.

“Daha az kötü”nün tercih edildiği peşpeşe gelen on yılların Trumpların ve diğer faşist prototiplerin yolunu açtığını öğrendim. Kanıtlanmış olan bir şey de budur.

Ben geçen Kasım ayındaki demiryolu işçileri grevinde olduğu gibi, büyük grevleri engelleyenlerin Demokratlar olduğunu öğrendim. Burada “emek dostu” Biden grevi rayından çıkarmak için Demiryolu İş Yasasını devreye sokmuştu.

Kamala Harris’in üreme haklarına ilişkin verdiği sözlere de yakından bakalım. Kampanya konuşmalarını dikkatle dinlersek verdiği tek taahhüt federal düzeyde kürtaj hakkını geri getiren bir yasayı eğer masasına gelirse imzalayacak olduğu.

Peki biz daha önce de böyle boş vaatleri duymadık mı? Bunun için 60 seçim hakkından yana Senatörün karşı tarafı bertaraf etmesi gerekli. Bunun pek mümkün olmadığını sen de kabul edersin. Ayrıca Kamal Harris Pennsylvania’da aynı babası gibi kürtaj karşıtı katı bir tutumu olan Bob Casey’i yeniden seçeceğini açıklıyor.

Senin dayanak noktan demokratik haklar olarak göründüğü için ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile ilgili yapılan değişikliği de burada anayım. İsrail ile ilgili eleştirilerin çoğunu ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı mücadelesini uygunsuz bir şekilde Yahudi karşıtlığı/anti-Semitizm ile eşitleyen yasayı en ateşli olarak savunanın New York’lu önde gelen Demokrat Senatör Charles Schumer olduğunu biliyoruz.

Trump bir tehdittir ama onu durduracak olan Demokratlar değildir; temel olarak bunlar aynı kumaştandır. Bunları durduracak olan, gerekirse sendika başkanlarına ve yerel liderlerine de meydan okuyarak sokaklara çıkacak olan işçiler ve siyasal eylemcilerdir.

Alan Benjamin

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir