Sendikalar ve Siyaset

Metin Ebetürk

Uzun bir süredir, sendikalar ve işçilerle ilgili, nedense şöyle bir anlayış var. Ya da uzun zamandır böyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor: “SENDİKALAR SİYASETLE İLGİLENMESİNLER.”

Bu algıyı veya bakış açısını savunanlar, sadece sermaye sahipleri ile ülkeyi yöneten çevrelerden ibaret değil. Bunlar bu algıyı öylesine yaydılar ki, sendika üyesi işçiler dahi sendikalarında çok cesurca olmasa da bu düşünceyi seslendirmekteler.

Sendikalar neden ve kim için siyasetle ilgilenir veya ilgilenmesi gerekir? Bu soruya verilebilecek ilk ve en mantıklı cevap, “sendikanın üyesi olan, üyesi olmaya aday işçiler için” olur. Yani sendikalar, üyelerinin refahının artması, milli gelirden daha adil pay alması veya daha iyi bir ücret alması, işyerlerinde çalışma şartlarının iyileştirilmesi için mücadele ederken, en azından faaliyetlerini sürdürürken, “tamam faaliyetlerini sürdüredursunlar ama siyasete girmesinler” demek mi istiyorlar?

İşin doğrusu, demek istenen tam da bu.

Peki, sendikaların ve üyesi bulunan işçilerin siyasetle ilgilenmesi istenmiyorsa, siyasetle kimler ilgilenmelidir? Siyaseti büyük patronlara, yüksek gelirli serbest meslek insanlarına ve onları temsil eden siyasetçilere mi bırakacağız?

Tabii, sendikalar ve üyesi olan işçiler siyasetle ilgilenmesinler diyenlerin, buna cepheden vereceği cevap öncelikli olarak şudur. “Türkiye bağımsız ve demokratik bir ülkedir. Yurttaşların siyasetle ilgilenmeleri önünde, yasal kısıtlılığı ve engeli bulunanlar hariç, hiçbir engel ve kısıtlanma bulunmamaktadır.”

Bir ülkede kimlerin ve nasıl siyaset yaptığına ilişkin soru, aklıma Albert Camus’un şu ünlü sözünü getirdi. Diyor ki; “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın”,

Diyebilirsiniz ki, şimdi bu Albert Camus’un sözünün konuyla ne ilgisi var. İlgisi özünde.

Makalemizin sorusuna tekrar dönecek olursak, siyasetle sendikaların ve işçilerin ilgilenmesi istenmiyorsa, kim ilgilenmeli? Patronlar mı? Onlar, çoook uzun zamandır siyasetle ilgileniyorlar.

Albert Camus gibi olmasa da, biz de ülkemizde siyasetle kimlerin ilgilendiğini, siyasetin kimlerin elinde olduğunu anlamak için şöyle bir önerme yapalım. “Ulusal meclisimizde (TBMM) son seksen senedir çıkan yasalar, kimin yararına, çıkarılmıştır? Yasamaya girmiş bulunan kanunlar, hangi sosyal sınıfın yararına olmuştur? Hangi sosyal sınıfın kayrılması gerçekleştirilmiştir?”

Bu önerme, ülkemizde son seksen senedir, kimlerin ve hangi sosyal sınıfın yararına siyaset yapıldığını, bu siyasetin de kimlerin eliyle sürdürüldüğünü belirtmek için turnusol kâğıdı özelliği taşımaktadır.

Ülkemizde, son seksen sene diye belirttik ama daha da uzatmak mümkün.

Geldik sendikalar siyaset yapmasın diyenlere. Öğrendik ki; yurttaşların tek tek veya bir siyasi parti içerisinde siyaset yapması önünde bir engel yokmuş.

Sendikalar ne ile ilgilenirler? Üyelerinin daha refahlı bir yaşama seviyesini yakalaması için, örgütlenebilmiş ise çok eskiden oluşturulan, zorlayıcı, kısıtlayıcı işverenlerden yana yasal düzenlemelere rağmen örgütlenebilmiştir. Sendikalar bu şartlarda toplu sözleşme yaparak, daha iyi bir ücret seviyesi, ikramiye, sosyal yardım, doyurucu ve besleyici öğlen yemeği, ücretli yıllık izin ile “yarın işveren beni kapının önüne koyar mı?” düşüncesini yok etmek ve iş güvencesini sağlamak üzere uğraşırlar.

Sendikaların, bu çalışmalarını sürdürürken, akdedecekleri toplu sözleşme müzakerelerinde, talep edecekleri, daha iyi bir ücret seviyesi ile diğer parasal göstergeler için resmi kaynak belirtmesi gerekmektedir.

Sendika diyecektir ki; “Üyelerimin ücreti şudur. Üyelerime istediğim ücret artışı, devletin resmi kurumlarının belirttiği iktisadi rakamlara göre şu olmalıdır.” Ve yine, aynı resmi kaynağa dayanarak, “Diğer parasal taleplerimin aynı oranda arttırılmasını istiyorum.”

Kaynağı belirttik. Kaynağın resmi olması nedeniyle, kaynağın başındaki yetkililer, iktidarın gücü ve eğilimine dikkat etmesi gereken uzman ve görevliler. Uzun bir süredir, ülkemizdeki resmi kurumların iktisadi göstergeleri ile çarşı, pazar göstergeleri birbirine uymuyor. Yanına dahi yaklaşamıyor.

Sorulması gereken bir soru da şu. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde, iktisadi verileri kim belirliyor ve duyuruyor?

Resmi kurumun belirlediği iktisadi verilere bağlı konut kiralarını kim belirlemiş oluyor?

Peki ulaşım (otobüs, metro, minibüs, metrobüs..vb.) fiyatlarını, enerji fiyatlarını kim belirliyor?

Asgari ücreti kim belirliyor?

Ekmek fiyatını kim belirliyor?

Bu sorulara verilecek tek bir cevap olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu cevap, siyasi iktidardır. Yani Siyaset Kurumu.

Bunları, siyaset kurumu, yani hükümet belirliyorsa, bizim yaşamımıza dair kararı siyaset kurumu veriyorsa, üyeleri adına, üyelerinin kararıyla neden sendikaların siyasetle ilgilenmesini engellemek istiyorlar. Bu düşünceyi de, engelleme gerekçelerini de irdeleyerek, yanıtlarını belleğe yerleştirmek gerekir.

Sendikaların üyeleri adına ısrarla siyasetle ilgilenmesi gerekiyor.

Sendikalar için başarının sırrı burada saklı.

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir